Gürcistan

Gürcistan ( Gürcüce: საქართველო/Sakartvelo; Gürcüstan olarak da yazılır), Karadeniz’in doğu kıyısında, Güney Kafkasya’da yer alır. Tam adı Gürcistan Cumuhuriyeti’dir. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden biri olan Gürcüstan’ın kuzeyinde Rusya, güneyinde Azerbaycan, Ermenistan ve güneybatısında Türkiye yer alır. Ülkenin batı sınırını Karadeniz belirler. Kafkas Dağlarının güneyinde yer alan bir devlet.Kuzeyinde Rusya Federasyonu, güneyinde Ermenistan ve Türkiye, güneydoğu ve doğuda Âzerbaycan, batısında Karadeniz yer alır. Abhaz ve Acar Muhtar cumhûriyetleri ile Güney Osetya muhtar bölgesi Gürcistan’a bağlıdır.

Tarihi

Gürcistan’da, insanlar çok eski devirlerden beri yaşamaktadır. Eski devirlerde Kafkasya metal işlemeciliğin beşiği sayılırdı. M.Ö. 7. asırda Anadolu’nun Kimmerler tarafından işgal edilmesiyle kaçan kabilelerin Kura Vâdisindeki yerli halklarla kaynaşmasından sonra bölgede İberia Krallığı kuruldu. M.Ö. 65’te Gürcistan kıyıları Roma hâkimiyetine girdi. 337’de Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra Gürcistan uzun yıllar Bizans ve Pers imparatorlukları arasındaki harplere sahne oldu. Karadeniz kıyısındaki Lazika, Bizans; İberia da Pers hâkimiyeti altına girdi.

Müslümanlar 654’te Tiflis’i ele geçirerek bölgede bir emirlik kurdular. Bagratlı neslinden olan Birinci Aşot, Abbâsîlerin ve Bizans’ın bölgedeki zayıflığından faydalanarak 886’da İberia Kralı olduğunu îlân etti. 975’te başa geçen Üçüncü Bagrat doğu ve batıda bulunan prenslikleri tek bir devlet altında topladı. İkinci David,Tiflis’i Müslümanlardan geri aldı. Kraliçe Tamara (1184-1213) devrinde en kuvvetli dönemini yaşayan Gürcistan’ın sınırları Âzerbaycan’dan Çerkesya’ya, Erzurum’dan Gence’ye kadar uzanıyordu. Moğolların bütün Kafkasları istilâsından sonra Doğu Gürcistan İlhanlılara bağlandı. Suram Dağlarının batısında kalan kısım bağımsızlığını korudu. Timur Han 1386-1403 târihleri arasında Gürcistan’a uyguladığı ekonomik ve kültürel tedbirler krallığın bir daha toplanmasına imkan bırakmadı. Ülke bir süre sonra birbirleriyle savaşan prensliklere bölündü.

İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethinden sonra, batı Hıristiyan âlemiyle bağları kopan Gürcistan, Osmanlı ve İran ordularının sürekli seferlerine mâruz kaldı. Osmanlı orduları 1510’da İmereti’ye girerek başkent Kutaisi’yi ele geçirdi. Tiflis’i ve Transkafkasya’yı 1578’de ele geçiren İran Şahı Birinci Abbâs, çok sayıda Hıristiyanı İran’ın uzak bölgelerine sürdü. İranlılar Gürcistan yönetimini Muhran Âilesine bıraktı. Safevî Hânedânının çöküşü sırasında Osmanlılar bölgeye akınlar düzenlediler. Duruma hâkim olan İran Hükümdârı Nâdir Şah, Kartli’nin başına İkinci Teimuraz’ı geçirdi. Bunun oğlu İkinci Erekle Kartli ve Kaheti krallıklarını birleştirerek bir devlet kurmaya çalıştı.

Dağıstanlı kabilelerin akınlarına maruz kalan İkinci Erekle Gürcistan’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü güvence altına alan Georgiyevsk Antlaşmasıyla Rusya’nın koruması altına girdi (1783). Bir süre sonra İran saldırılarına karşı Gürcistan’ı yalnız bırakan Ruslar Kartli ve Kaheti’yi işgal ettiler. Bölge Rus askerî vâlileri tarafından yönetilmeye başlandı. Ruslar 1810’da İmereti’yi, ardından da diğer küçük Gürcü prenslikleri hâkimiyetleri altına aldılar. Osmanlı idaresi altında olan Batum ve Poti limanları ile güneybatı toprakları Osmanlı-Rus savaşları sonucunda Rusların eline geçti.

Uzun yıllar Rusların hâkimiyeti altında kalan Gürcistan, 1905 devrimi sırasında karışıklıklara ve gerilla savaşlarına sahne oldu. Şubat 1917 devriminden sonra Gürcüler Ermeni ve Azerilerle birlikte Transkafkasya Federal Cumhûriyetini kurdular. Fakat bu birlik kısa bir süre sonra dağıldı. Gürcüler 26 Mayıs 1918’de bağımsız bir devlet kurarak Alman korumasını kabul ettiler. Almanların yenilmesi üzerine ülke İngiliz işgâline uğradı. Îtilaf devletleri 1920 Ocak’ında Gürcistan’ı fiilen tanıdı. Gürcüler eski düzeni geri getirmeye çalışan Beyaz Orduya katılmayı kabul etmemelerinden bir süre sonra Gürcü asıllı Stalin ve Orconikidze’nin başında bulunduğu Kızıl Ordu Gürcistan’a girerek 1921 Şubat ayında Tiflis’i ele geçirdiler ve bölge Sovyet hâkimiyetine girdi. 1924’te çıkan köylü ayaklanması Kızıl Ordunun yardımıyla bastırıldı. 1936’da kabul edilen yeni Anayasa ile Gürcistan, SovyetlerBirliğini meydana getiren 15 cumhûriyetten biri oldu.

Sovyetler Birliğinde 1989’da başlayan reformlar Gürcistan’da da köklü değişikliklere sebeb oldu. İlk çok partili seçimler yapıldı. Ülke yeni bir siyâsî ve ekonomik döneme girdi. Gürcistan 1991’de bağımsızlığını îlân etti ve aynı sene Bağımsız Devletler Topluluğuna katıldı.

Gürcistan bağımsızlığını îlân ettikten bir süre sonra iç karışıklıklar çıktı. Devlet başkanı Gamsahurdia yanlıları ile muhalif gruplar arasında çatışmalar uzun süre devam etti. Muhâlefet yönetimi ele geçirdi. Devlet başkanı Gamsahurdia yurt dışına kaçtı. Diğer tarafta Abhazlar bağımsızlık isteği ile ayaklandılar. Hükümetle Abhazalar arasında çatışmalar hâlâ devam etmektedir (1993).

Fizikî Yapı

Gürcistan toprakları dağlık olup üç bölgeye ayrılır. Kuzeyde bir set gibi uzanan Kuzey Kafkas Sıradağları, doğuya doğru yükselen ve derin vâdilerle birbirinden ayrılan bir dizi paralel dağ silsilesinden meydana gelir. Bölgenin en yüksek noktaları Şhara (5068 m), Rustaveli (4960 m), Tetnults (4852 m)tur. Buzullarla kaplı dağlardan birçok akarsu kaynaklanır. Ülke topraklarının güneyinde ve Karadeniz’e yakın kesimde Kolhida Ovası yer alır. İç kısımlarda dağlarla çevrili yüksek bir plato bulunur. Bu plato Kartli Ovası olarak bilinir. Gürcistan topraklarının en güneyinde KüçükKafkaslar sıralanır.

Akarsu yönünden zengin olan Gürcistan’da Kolhida Ovasını İnguri, Rioni ve Kodori nehirleri, Kartli Ovasını ise Kura Nehri ve kolları sular.

İklim

Kafkas Dağlarının meydana getirdiği tabiî engeller kuzeydeki soğuk hava kütlelerinden Gürcistan’ı korur. Ülke bütün sene boyunca Karadeniz’den gelen sıcak ve nemli havanın tesiri altında kalır. Batı kesimlerinde nemli bir astropik
deniz iklimi hâkimdir. Doğuda ise hafif nemlilikten kuraklığa kadar değişen özelliklerde tropikaltı iklim kuşakları görülür. Batıda 1000-2000 mm arasında değişen yıllık yağış ortalaması iç kesimlerde ve dağ eteklerinde 400-700 mm’ye düşer. Kışları genelde yumuşak geçer.

Doğal Kaynakları

Mâdenler: Gürcistan mâden bakımından zengindir. Başlıca yeraltı kaynakları kömür, manganez, petrol, doğal gaz, talk ve mermerdir.

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Gürcistan topraklarının üçte biri orman ve çalılıklarla kaplıdır. Yüksek kesimlerde Alp tipi bitki örtüsü hâkimdir. Ormanlarda meşe, kestane, kayın, Kafkas köknarı, dişbudak, ıhlamur, Pitsunda çamı gibi değişik ağaçlar vardır. Gürcistan toprakları yabânî hayvan bakımından zengindir. Ormanlarda yaban domuzu, karaca, Kafkas geyiği, vaşak, kurt, bozayı, tilki, çakal, dağlık bölgelerde keçi, Kafkas antilobu, kartal, ormantavuğu yaşar.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Gürcistan’ın nüfûsu 4.693.892 (2004 tahmini) milyon. Nüfûsun %69’unu Gürcüler, % 9’unu Ermeniler, % 7’sini Ruslar, % 5’ini Azeriler, % 3’ünü Osetler, % 7’sini diğer milletler meydana getirir. Nüfûsun büyük kesimi 1000 metrenin altında olan bölgelerde yaşar. Başkent Tiflis’in dışında önemli şehirleri Kutaisi, Suhumi, Batum, Rustavi, Zugdidi ve Gori’dir.

Eğitim 7-17 yaş arasında mecbûrî ve parasızdır. Tiflis Üniversitesi ve Bilimler Akademisi ülkenin en önemli yüksek öğrenim kurumlarıdır.

Ekonomi

Gürcistan ekonomisi tarım ve sanâyiye dayanır. Ekime elverişli alanlar az olduğu gibi işlemesi zordur. Buna rağmen fazla iş gücü istemesine rağmen, yüksek gelirli çay ve turunçgiller ekonomiye önemli katkıda bulunur. Diğer ürünler şekerpançarı ve tütündür. Bağ ve bahçelerden çeşitli ürünler elde edilir.

Gelişmiş bir sanâyiye sahib olan Gürcistan’da başlıca makina yapım sanâyi kuruluşları, ağır motorlu taşıt, elektrikli lokomotif, iş araçları, hassas ölçü âletleri, torna tezgahı fabrikalarıdır.Metal işleme sanâyii oldukça ileridir. Kimyâ sanâyii gübre, sentetik elyaf ve ilâç üretimine, gıdâ sanâyisi ise çay, konserve, tütün işlemeciliğine dayalıdır.

Gürcistan dış ticâretini genellikle, eski Sovyetler Birliğini meydana getiren cumhûriyetler ile yapmaktadır. Ülke ihrâcâtının % 95 ve ithâlâtının % 75’ten fazlasını eski Sovyet Cumhûriyetleri ile yapılmaktadır. İhrâcâtın yaklaşık olarak yarısını çay, nârenciye, tütün gibi tarım ürünleri meydana getirmektedir. Buna karşılık buğday, şeker ve ağır sanâyi ürünleri ithâl eder. Ülkede hâlen Sovyet kânunları kullanılmasına rağmen Gürcistan parlamentosu Eylül 1991’de bağımsız gümrük sistemini kuran kânunu kabul etti.

Gürcistan ile Türkiye arasında bulunan Sarp sınır kapısının ticârî nakliyat ve turizm yönünden önemi çok büyüktür. Sarp sınır kapısı 1988’de açılmıştır. Türkiye-Gürcistan arasında çeşitli anlaşma ve protokoller yapılmıştır. Bunlardan bâzıları şunlardır: Ekonomik ve Ticârî İşbirliği Protokolü (1989), 1990-95 yıllarına âit Tıp ve Sağlık Protokolü: Bu protokolle taraflar arasında tıp ve sağlık alanında bilgi alış verişi, uzman eğitimi ve mübâdelesi ile ortak araştırmalar ve tesisler kurulması kararı alınmıştır.Telekomünikasyon Protokolü (16.3.1991):Bu protokol ile ilk aşamada Batum’a uzak mesâfe hat aboneliği tipi telefon bağlantısı hizmete sokulma aşamasına getirilmiş Teletaş ile Tiflis’te telefon cihazı üretimi için ortak şirket kurulması konusunda ilke anlaşması yapılmıştır. Gürcistan’a 250 milyon kwh elektrik satışına ilişkin protokol.

Ulaşım: Ulaşım son derece gelişmiştir. Yük taşımacılığı genelde demiryoluyla yapılır. Batum ve Poti limanları Transkafkasya’nın hepsine hizmet verir.Rusya’nın birçok şehrine düzenli uçak seferleri vardır.

İran

جمهوری اسلامی ایران Jomhuri-ye Eslami-ye Iran
İran bayrağı
İran'ın konumu
Resmi dili Farsça (فارسی)
Resmi dil bir ülkede kanunla kabul edilen dile verilen isim. Resmi dil devlet dairelerinde kullanılır. Türkiye'nin resmi dili Türkçe'dir. Her ülkenin resmi dili yoktur. Örneğin İngiltere'de resmi dil yoktur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Başkent
Başkent ülkelerin yönetim merkezlerinin olduğu şehirleri ifade eder. Politika'da başkent (ya da başşehir), bir devletin yönetim merkezi olan şehiri ; devletin merkezini temsil eder.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Tahran
Dini Lider
İran İslam Cumhuriyeti'nin başkenti. Tahran çok genç bir şehirdir. 1876 yılında sadece bir köy olan Tahran, Ağa Mehmet Han Kacar tarafından başkent olarak seçildi, böylece şehirleşme başlamış oldu. Yaklaşık 100 yıl önceye kadar Tahran başkent olmasına rağmen bazı diğer İran şehirlerinden daha küçüktü, öyle ki Rey şehrinin bir kasabası olarak geçiyordu. Şimdi o şehir Tahran'ın bir bölgesi olarak tanınmaktadır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Ali Hamaney
Devlet Başkanı
Ali Hamaney (Farsça آيت‌الله سيد على خامنه‌اى), Azeri kökenli İranın dini lideri. İran İslam Cumhuriyeti'nde en yüksek makam dini lidere aittir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Mahmud Ahmedinecad
Mahmud Ahmedinecad (1950 doğumlu) İran’ın yeni Cumhurbaşkanı. 4 Ağustos 2005 tarihinde cumhurbaşkanlığı görevini devralacak olan Ahmedincad, fakirlere yardım etmek, İslami değerlere daha fazla tutunmak, özelleştirmeyi tamamen ortadan kaldırmak ve ülkenin petrol gibi servetlerini halka dağıtmak peşinde giden biri.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
- Toplam - % su
17. sırada 1,648,195 km² 0.7%
Nüfus - Toplam (
Nüfus isim(nüfu:s) Arapça nuf°s Bir ülke, bölge veya bir şehirde yaşayan insanların toplamı. Toplum hâlinde yaşayan insanlar, miktarları ile ilgilenip zaman zaman sayımlar yapmışlardır. Eski Çin ve Roma’da yapıldığı bilinen ilk sayımın, askerlik ve vergi toplamak için olduğu belirtilmektedir. Vergi vermemek askere gitmemek isteyen halk, bu sayımları hiç hoş karşılamazdı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
2003) - Yoğunluk
18. sırada 69,018,826 42/km²
Kuruluş

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1 Nisan
1 Nisan Gregorian Takvimine göre yılın 91. günüdür. Sonraki sene için 274 gün var (Artık yıllarda 275).
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1979
Döviz birimi

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
GMT +3.30
Milli marş Sorood-e Melli-e Jomhoori-e Eslami
Internet alan adı .ir
Uluslararası telefon kodu 98
İran İslam Cumhuriyeti
İnternet Alan Adı Sistemi (Domain Name System - DNS) İnternet uzayını bölümlemeye ve bölümleri adlandırmaya yarayan bir sistemdir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Asya’nın batısında yer alan bir devlet. Kuzeyinde
Dünyanın en büyük kıtası. Doğuda Pasifik Okyanusu, kuzeyde Kuzey Buz Denizi, güneyde Hint Okyanusu, batıda Avrupa kıtası ile çevrilidir. Avrupa kıtası ile olan sınırı kesin tespit edilmiş değildir. Eskiden Don Nehri, Asya ile Avrupa arasında sınır olarak kabul edilirdi. Daha sonra Ural Dağları sınır olarak kabul edilmeye başlandı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Ermenistan,
Ermenistan (Ermenice: Հայաստան, Hayastan, Hayq), Asya’nın batısında yer alan bir devlet. Kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Âzerbaycan, batısında Türkiye, güneyinde Nahçıvan ve İran yer alır. Güney Kafkas Dağları ile Karadeniz ve Hazar Denizi arasında kalan bölgede denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Başkenti Erivan'dır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Azerbaycan, Türkmenistan ve
Türkmenistan Cumhuriyeti Orta Asya’da bulunan bir Türk Devleti. Kuzeyinde Kazakistan, doğusunda Özbekistan, güneyinde İran ve Afganistan, batısında Hazar Gölü yer alır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Hazar Denizi, doğusunda
Hazar Denizi Avrupa ve Asya Kıt’aları arasında dünyanın en büyük iç denizi. Eski adı Casprum veya Hyracnıum Mare’dir.

Hazar Denizinin güney kıyılarının bir kısmı İran’a aittir. Geri kalan kısmı Rusya Federasyonu, Türkistan, Kazakistan, azerbaycan toprakları içerisindedir. Uzunluğu 1200, genişliği 300 kilometredir. Açık denizlerle irtibatı yoktur. Bu yüzden de su seviyesi devamlı değişir. 1930 ile 1957 seneleri arasında denizin seviyesi normalden 26 m alçaldı. Bunun sonucu kapladığı ala
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Afganistan ve Pakistan, batısında
Pakistan, 1947'de İngiliz sömürgesindeki Hindistan’dan, yaşanan kanlı bir mücadele sonrası ayrılarak 14 Ağustos 1947’de kurulmuştur. Güney Asya’da (20° 46’ - 36° 55’) kuzey enlemleri ve (60° 52’-92°41’) doğu boylamları arasında yeralan, doğusunda Hindistan, batısında Afganistan veİran, kuzeydoğusunda Çin ve güneyinde Umman Denizi ile komşu olan bir ülke. Daha sonrasında yine bir bölünme yaşayıp, batısı bugünkü Pakisatan doğusu da Bangladeş olmuştur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Türkiye ve
Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülke. Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye'dir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Irak, güneyinde Basra ve Umman körfezleri bulunur.

Tarihi

M.Ö. 3000 yıllarından beri İran biliniyordu. Bilinen en eski imparatorluk
Irak Orta Doğu ülkelerinden biri. Kuzeyinde Türkiye, batısında Suriye ve Ürdün, doğusunda İran, güneyinde Kuveyt, Suudi Arabistan ve Basra Körfezi yer alır. Başkenti Bağdat olan ülkenin nüfusu 26 milyondur. (46. sırada) Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünün ardından Ortadoğu’da kurulmuş olan devletlerden birisidir. Tarih içinde hiçbir zaman yaşamış olan bir Irak devleti ve Irak halkı olmamıştır. Irak adı da Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkeze olan uzaklığından dolayı “Irak “ kelimesiyle
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Elamlıların M.Ö. 1100-600 yıllarında kurdukları imparatorluktur. Elamlıların yerine Medlerin kurmuş oldukları imparatorluğu Persli Keyhüsrev M.Ö. 550 yılında yıkmış ve Anadolu’nun büyük bir bölümü dahil olmak üzere egemenliği altına almıştır.

Elam, Mezopotamya'nın güney doğusuna verilen addır. Bu bölgede yaşayan Elamlılar'ın başkentleri Sus'tu. Bilim ve teknikte ileri olmamalarına rağmen, güzel sanatlar ve süsleme alanında gelişmişlerdir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Büyük İskender komutasındaki
Alexander III, İskender (BÜYÜK) ya da MAKEDONYALI İSKENDER olarak da bilinir (d. İÖ 356, Pella, Makedonya - ö. İÖ 13 Haziran 323, Babil), İÖ 336-323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri. Pers İmparatorluğu'nu yıkarak Yunanistan'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Yunanlılar M.Ö. 330 yıllarında bütün İran topraklarını ele geçirdiler. Bundan sonra İran topraklarında Parthların ve
Yunanlar'ın MÖ 20. yüzyılda kitleler hâlinde Balkan Yarımadası'nın güneyine göç ettikleri inanılır. Yunanlar zaman ile Ön Asya'da (Anadolu'da) ve Güney Karadeniz'de büyük koloniler kurmuşlar ve gerek Anadolu'da gerek Yunanistan'da uzun yıllar hüküm sürmüşerdir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Sasanilerin egemenliği devam etmiştir.

Sasanilerin çöküşü
Sasaniler 224 - 652 yılları arasında Pers İmparatorluğunu yönetmiş olan hanedana verilen isim.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
İslam ordularının İran’ı ele geçirmeleriyle olmuştur. Hazret-i Ömer devrinde İran üzerine birçok seferler düzenlenmiştir. Akın akın İran içlerine giren İslam orduları, Azerbaycan,
İslam, Allah'ın insanlara Hz. Muhammed (sav) aracılığı ile gönderdiği son ilahi dindir.

Arapçada seleme (Allah'a tamamen bağlanmak) kökünden gelen İslam sözcüğünün Türkçe anlamı "Allah'a ve onun buyruklarına kayıtsız şartsız inanan" demektir. Bu kelime aynı zamanda, Hz. Muhammed aracılığıyla ilkeleri bildirilen ve Müslüman adı verilen (Arapça İslamlığı kabul eden anlamına, müslim'den) 600 milyon insanı bünyesinde toplamış büyük bir dinin de adıdır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
, Cürcan, Rey, Kumis, Karvin, Zencan, Hemedan, İsfahan ve
{{Diğer anlamı|Isfahan}}
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Horasan’ı fethettiler.
Horasan İran'ın doğusunda ve kuzeydoğusunda yer alan bölgeye verilen isim. Farsça bir kelime olan Horasan "Güneşin yükseldiği yer" anlamına gelir. Sasaniler zamanında ülkenin kuzeydoğuna bu isim verildi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Hz. Ömer’in ölümünden sonra İran’da bazı karışıklıklar meydana geldi.
Ömer bin el-Hattab (Arapça, عمر ابن الخطاب) (581 - 3 Kasım, 644) Sünni'ler 'Ömer Faruk adını da kullanmaktadırlar. Genellikle sadece Hz. Ömer olarak anılır. İkinci İslam Halifesidir (634-644).İslam kaynaklarına göre dört Raşit Halife (Hulefa-i Raşidin) arasında sayılmaktadır. Ayrıca Sahabe ve Aşere-i Mübeşşere dendir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Hz. Osman bunun üzerine askeri birlik göndererek isyanları bastırdı ve elebaşılarını cezalandırdı. Böylelikle İslam hakimiyeti, İran’da devamlı sağlanmış oldu.

Hicri sesekizinci asrın başında Safiyyüddin Erdebili soyundan gelenler İran’da
Osman bin Affân (574-656) Dört Büyük Halifeden üçüncüsü, sahabe. İslam'a ilk girenlerdendir. Peygamberin damadıdır. Hz. Ömer'den sonra halife oldu. 12 yıl halifelik yapıt. Kuran okurken şehid edilmiştir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Sünni bir tarikat kurdular. Onun adına nisbetle bu tarikata Safeviyye adı verildi.
diğer ismi ehli sünnettir. peygamber efendimizin sünnetini olduğu gibi kabul ederler.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Osmanlı sultanları, İslamiyete hizmet eden bu tarikat mensuplarına pekçok ihsanlarda bulundular. Ancak Hoca Ali’den itibaren bu yolun mensupları arasında Eshab-ı kiram düşmanlığı yayılmaya başladı. Daha sonra tarikatın başına geçen
Sultanlar Sultanı, Kağanlar Hakanı, İmanlıların Halifesi, Mekke'nin Medine'nin ve Kudüs'ün hizmetkarı, İstanbul'un Edirne'nin ve Bursa'nın ve Şam ve Mısır Şehirlerinin ve tüm Azerbaycan'nın, ve Irak'ın ve Arabistan'nın ve Basra'nın ve Hasa'nın ve Dile'nin ve Raka'nın ve Musul'un ve Diyarbekir şehirlerinin ve Erzurum ve Sivas ve Adana ve Karaman ve Van ve Yemen ve Tunus ve Tripoli ve Sam ve Kıbrıs ve Rodos ve Mora vilayetlerinin ve Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Anadolu'nun ve Rumeli'inin ve Ba
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
, aşırı Şii görüşlerini benimsedi. Bundan sonra tarikatin başına Şeyh Haydar geçti. Şeyh Haydar’ın ölümünden sonra oğlu Şah İsmail taç giydi. Şah İsmail, velinimeti olan
ŞAH İSMAİL (1487 - 1524)
İran Safevi Devleti'nin kurucusu olan Şah İsmail, 1487 yılında doğdu. Babası Şeyh Haydar, Şirvan hükümdarı Ferruh Yesar ve ona yardım eden Akkoyunlu hükümdarı Yakup Bey'e karşı yaptığı savaşta öldü. Üç yıl hapis hayatı yaşayan Şah İsmail, esaretten kurtulduktan sonra mücadelelere girişti. 1500 yılına kadar süren bu mücadelelerden sonra Şah İsmail, babasının katili Ferruh Yesar'ın üstüne yürüdü. Bakü'yü ele geçirdi ve 1502'de Akkoyunlu hükümdarı Elvend'i Nahçivan ya
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Akkoyunlular Devletini yıkarak, İran’da
Akkoyunlular Türk boylarından biri. İran ve Doğu Anadolu’da devlet kurmuşlardır. Akkoyunluların ne zaman ve hangi yolla Anadolu’ya geldikleri bilinmemektedir. Bazı tarihçilere göre on ikinci asırda Maveraünnehr veya Azerbaycan’dan Doğu Anadolu’ya gelip, Urfa, Mardin ve Bayburt bölgelerine yerleştiler. Akkoyunluların soyu, Oğuz Hana kadar uzanmaktadır. Eski Oğuzların Bayındır boyunun bir oymağı oldukları da söylenmektedir. Bundan dolayı da Akkoyunlu Hanedanı “Bayındır” veya “Bayındırıyye”
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Safevi Hanedanını kurdu. Bunun zamanında
Safeviler, Sasani Devleti'nin 7.yüzyılda Arap-İslam saldırılarıyla yıkılmasından itibaren dışardan gelen Arap,Türk ve Moğol hanedanları tarafından yönetilen İran coğrafyasında, 16.yüzyılda özgün bir siyasal yapılanma oluşturan ilk yerli hanedan olmaları yanında, Alevi ve coğrafi eksende gerçekleştirdikleri birleşmeyle İranlı kimliğini de ortaya koymuşlardır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Şiilik, devletin resmi dini oldu. Bu dönemde sülalenin en büyük meselelerini
Şiilik veya Şia (Arap: الشيعة, Farsça: شیعه), İslam'ın Sünnîlik'ten sonra en yaygın ikinci meşrep. Bu meşrebin mensuplarına Şiî denir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Osmanlılarla savaşmak teşkil etti.
Osmanlılar ile ilgili olarak aşağıdaki başlıkları kullanarak bilgi alabilirsiniz.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1514 yılında Çaldıran’da Osmanlı Sultanı
1514 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’i ağır bir hezimete uğrattı ve
Yavuz Sultan Selim Osmanlı sultanlarının dokuzuncusu, İslam halifelerinin yetmiş dördüncüsü. Sultan İkinci Bayezid'in oğlu olup, annesi Dulkadirli ailesinden Aişe Hatundur. 1470 yılında Amasya'da doğdu. Şehzadeliğinde, devrin alimlerinden mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. Arap, Fars dilleriyle yüksek din ve fen ilimlerini öğrendi. Askeri sevk ve idare ile devlet yöneticiliğini öğrenmesi için, şehzadeliğinde Trabzon Valiliğine gönderildi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Tebrizi fethetti (Bkz.

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Çaldıran Savaşı). Şah İsmail’in ölümünden sonra tahta geçen oğlu Tahmasb zamanında İran bütünüyle Osmanlıların eline geçti.

Safevi Sülalesinin çöküşü
Yavuz Sultan Selim, babası Sultan İkinci Bayezid ve kardeşleri ile taht mücadeleleri vererek tahta çıktığında, Osmanlı Devleti sıkıntılı bir dönem yaşıyordu. Bu bunalımlı dönemin en büyük sebebi Doğu'daki Şii-Safevi Devletiydi. Bu devletin ortadan kalkmasıyla huzur sağlanacak ve Türkistan yolu Osmanlılara açılacaktı.

Yavuz Sultan Selim'in en büyük amacı doğudaki bütün Türk İslam devletlerini tek bir devlet çatısı altında birleştirmekti. Yavuz Sultan Selim, 1514 yılı baharında ordusuyla birlik
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
’ın hükümdar olduğu döneme rastlar. Yıkılışın ilk belirtisi Kandehar’daki Afganlı Mir Veys’in 1709 yılında isyan ederek başarı sağlaması oldu. Bundan sonra Afganlılar sık sık İran üzerine askeri seferler düzenlediler. Fakat hiçbir zaman İran’a tamamen sahip olamadılar.
1709 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1729’da
1729 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Safeviler yeniden yönetimi ele geçirdiler. Fakat bu sefer de Rus Çarı
Safeviler, Sasani Devleti'nin 7.yüzyılda Arap-İslam saldırılarıyla yıkılmasından itibaren dışardan gelen Arap,Türk ve Moğol hanedanları tarafından yönetilen İran coğrafyasında, 16.yüzyılda özgün bir siyasal yapılanma oluşturan ilk yerli hanedan olmaları yanında, Alevi ve coğrafi eksende gerçekleştirdikleri birleşmeyle İranlı kimliğini de ortaya koymuşlardır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Deli Petro öteden beri gerekli ticaret yollarını açabilmek için İran’a göz dikmiş durumdaydı. Osmanlılar da İran’ın Rusların eline geçmemesi için İran üzerine bir sefer düzenledi. Osmanlılarla Ruslar arasında bir savaş tehlikesi belirdi, ama sanıldığı gibi olmayarak iki devlet anlaşarak, İran’ı aralarında pay ettiler. Bu anlaşma uzun sürmedi. Tahmasb kuzeydoğu İran’da bir ordu toplamaya çalışıyordu. Çar Petro, tahtın Safevi Sülalesine geçmesini uygun karşılayacağını açıklamıştı. Ama bütün bunlar Safevi Sülalesinin tahtı ele geçirmesine yetmedi. Nadir Şah ile birlikte İran üzerinde Afşar soyunun egemenliği başlamaktadır. Ancak bu da uzun sürmedi. Nadir Şah’ın öldürülmesinden sonra bir iktidar boşluğu meydana gelmiş ve bundan sonra üç ayrı rakip taht için ortaya çıkmıştır. Bunlar: Zendler, Afganlılar ve
Deli Petro (1672 - 1725) 1672 yılında Moskova'da doğdu ve kendi kurduğu Saint-Petesburg (Leningrad) da 1725 yılında öldü. Rusyayı Avrupalılaştırmak için çalışmalar yaptı. Petro'nun ilk işi bir ordu ve donanma meydana getirmek olmuştur. İngiliz gemilerinin nasıl yapıldığını öğrenmek için iki defa Arkanjel'e seyahat etmiş, mühendisler getirterek Voronej ve Don nehirleri üzerinde ilk Rus donanmasını yaptırmıştır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Kaçarlardır. Bunlardan Zendlerin yönetimi 40 seneye varmayacak derecede kısa bir zaman diliminde oldu. Bundan sonra ülke yönetimi

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1925 yılına kadar Kaçarların elinde kaldı.

1925-

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1979 yılları arasındaki dönem ise

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
nin İran tahtında bulunduğu dönemdir. Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu süre içinde geçen en buhranlı dönem İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır.
II. Dünya Savaşı, 1939-45 arasında hemen hemen dünyanın her yanını kapsayan uluslararası savaş. I. Dünya Savaşının çözümsüz bıraktığı anlaşmazlıklarla belirlenen yirmi yıllık gergin bir dönemin ardından patlak veren savaşta Almanya, İtalya, ve Japonya’nın oluşturduğu Mihver devletleriyle Fransa, İngiltere, ABD, SSCB ve daha sınırlı bir konumla Çin’in oluşturduğu Müttefik devletler karşı karşıya geldi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1938 yıllarından sonra İran’da Alman tesiri şiddetli bir şekilde kendisini hissettirmeye başlamış, bunun neticesinde İran’da pekçok Nazi-Almanyasının teknisyenlerinin bulunması, başta

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
İngiltere olmak üzere müttefik devletleri tedirgin etmiştir. Bununla başlayan gerginlik,
Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, İngiltere Avrupa’nın kuzeybatı kıyısında yer alan Britanya Adalar Topluluğu üzerinde, dört ülkeden müteşekkil bir devlet. Bu adalar topluluğu Büyük Britanya ve İrlanda Adalarıyla birlikte, 5000 küçük adadan meydana gelmiştir. Batısında İrlanda Denizi, doğusunda Kuzey Denizi, kuzeyi, güneybatısı ve kuzeybatısı Atlas Okyanusu ile çevrilidir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1952 senesinde İran’ın İngiltere ile diplomatik ilişkilerini kesmesine kadar ilerledi. İran başbakanlarından Musaddık’ın yönetimin başında bulunduğu dönemlerde İran Komünist Partisi olan Tudeh’e büyük tavizler vermesi ve bunları batıya karşı koz olarak kullanmaya çalışması, memlekette huzursuzluklar meydana gelmesine sebep oldu. Bunun üzerine Şah, Musaddık’ı başbakanlıktan azlederek yerine General Zahid’i tayin etti.


...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1963 yılında Şah “Beyaz Devrim” adı altında ülkede büyük çapta ekonomik ve sosyal reformlar yapmıştır. Her geçen gün artan petrol gelirleri ve özellikle ülke savunması için yapılan büyük harcamalar, İran’ı

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Ortadoğu’da özellikle askeri bakımdan söz sahibi ülkeler arasına getirmeye başlamıştı. Bu zamanda
Orta Doğu İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bilimsel çalışmalarda ve uluslararası siyasette giderek kullanımı yaygınlaşan "Ortadoğu" (Middle East; Moyen Orient; eş-Şarku'l-Evsat) kavramını ilk defa 1902 yılında Amerikan deniz tarihçisi ve stratejisti Alfred Thayer Mahan, National Review'de yayınlanan Basra Körfezi'nin önemini ele aldığı "The Persian Gulf and International Relations" başlıklı yazısında Arabistan ile Hindistan arasındaki bölgeyi ifade etmek için kullanmıştır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Fransa’da sürgünde bulunan İranlı Şii lider
Fransa Cumhuriyeti (Fransızca:République Française) ya da kısaca Fransa, Belçika, Lüksemburg, Almanya, İsviçre, İtalya, Monako, Andorra ve İspanya ile komşu olan, Batı Avrupa'da ülke. Avrupa Birliği'nin kurucu üyesidir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Humeyni, ülkede Şii inancının hakimiyetinden istifade ederek, çoğunlukta olan Şiileri etrafında topladı. İçten ve dıştan yapılan pekçok mücadeleler neticesinde Humeyni İran’a hakim oldu. Şah ailesi İran’ı terketti ve memleket Şii inancı ile idare edilmeye başlandı. 1979 yılında İran İslam Cumhuriyeti adını alan ülkede binlerce Şii inancında olmayan İranlı, devlet aleyhtarlığı ile suçlanarak sorgusuz sualsiz kurşuna dizildi.

Humeyni idaresindeki İran, Irak ile
Ayetullah Humeyni (17 Mayıs, 1900 - 3 Haziran, 1989), İran’da Şah rejiminin devrilmesini sağlayan Şiî lider. İran İslam Devrimi'nin Ruhani önderidir. 17 Mayıs 1900’de İran’ın Humeyn şehrinde doğdu. 3 Haziran 1989’da Tahran’da öldü.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
22 Eylül
22 Eylül Gregorian Takvimine göre yılın 265. günüdür. Sonraki sene için 100 (Artık yıllarda 101) gün var.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1980’de savaşa başlamış ve bu savaşta yüzbinlerce İranlı ölmüştür.

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
20 Ağustos
20 Ağustos Gregorian Takvimine göre yılın 232. günüdür. Sonraki sene için 133 (Artık yıllarda 134) gün var
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1988’de Ateşkes ilanı ile savaş durdu. Ayetullah Humeyni’nin 1989’da ölmesi üzerine aynı yılın Ağustos ayında yerine cumhurbaşkanı

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
, Hameney’in yerine de meclis başkanı Haşimi Rafsancani Cumhurbaşkanı seçildi.
Haşimi Rafsancani 1934 yılında dindar ve çiftçi bir ailede doğdu. 14 yaşında Kum kentinde dini medresede eğitimine devam etti. 1959 yılında islamın siyasî, ibadî ve ictimaî boyutlarını anlatan “Teşeyyu Mektebi” (Şia okulu) derneği ve dergisini kurup yayınladı. Daha sonra Kum kentinde İmam Humeyni’yle tanışıp onun ders halkasına katıldı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Saddam Hüseyin’in
Saddam Hüseyin Eski Irak Devlet Başkanı. 28 Nisan 1937'de Irak'ın Tikrit kasabasında fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Saddam Hüseyin, babasının ölümü nedeniyle annesi ve akrabaları tarafından büyütüldü. Saddam'ın siyasetle tanışıklığı ilk gençlik günlerine kadar uzanıyor. O günlerde kendini, Arap dünyasına egemen ulusçu-özgürlükçü ve anti emperyalist rüzgara kaptıran Saddam, genç yaşlarda Baas Partisi'ne katıldı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Kuveyt’i işgal etmesi üzerine, İran’ın barış şartlarını eksiksiz kabul ettiğini açıkladı. Böylece l980’da başlayan savaş 1990’da barış anlaşması ile neticelendi ve iki ülke arasında diplomatik ilişki yeniden kuruldu.

Fiziki Yapı

İran’ın büyük bir bölümü yüksek ovalar ve geniş çöllerden meydana gelir. Ülkenin yüksek bir ovadan meydana gelen bölümü kuzeyde Elbruz Dağları, güneybatıda ise Zağros Dağları ile sınırlıdır. Bu ovanın merkezi iki büyük çölle kaplıdır. Deşt-i Kebir (Tuz çölü) ve Deşt-i Lut (Kum çölü) tam bir çöldür. Yağışlı mevsimlerde dağlardan gelen seller tuzları getirerek Dest-i Kebir’e bırakırlar, mevsim kuraklaşınca çölün yüzeyinde bir tuz tabakası meydana gelir.

İran topraklarının büyük bir kısmı deniz seviyesinden 1000 m’den daha yüksektir. Kuzeyde 3000 m’yi geçen Kuzey İran Sıradağları bulunur. İran’ın bu bölümünde Hazar Denizini İran’ın iç bölgesindeki yaylalardan ayıran Elbruz Dağları 4000 m yüksekliğe kadar ulaşır. Doğuya doğru bu dağlık alan alçalır ve daralır. Elbruz Sıradağlarının batısında ise içinde, Rezaiye Gölü ve havzasının bulunduğu Âzerbaycan dağlık bölgesi uzanır. Rezaiye Gölünün hemen doğusunda Tebriz Ovası yer alır. Rezaiye Gölünün en derin yeri 14 m, yüzölçümü ise 5000 km2dir. İran’ın güneyini çevreleyen sıradağlar, Güney İran Dağları adı altında toplanır. İran’da ayrıca birçok volkanik dağlar vardır. Büyük Kevir, yeryüzünün dibi en düz olan en geniş çöllerinden biridir. Kuzistan Ovası, Mezopotamyanın bir uzantısıdır. İran, büyük ırmakları bulunmayan bir ülkedir. Az olan akarsularından Karun, Akçay ve Karaçay başlıcalarıdır.

İklimi

İklim bakımından İran, birbirinden çok farklı bölgelerin bulunduğu bir ülkedir. Hazar Denizine bakan kısımlar çok nemli ve daima yağışlıdır. Bu bölge dışındaki bütün İran toprakları astropikal kurak bölge içindedir.

Hazar Denizinin kuzey kenarlarını çeviren Elbruz Dağlarının kuzeye bakan yamaçları senede ortalama 1000-1500 mm ile bol yağış aldığından zengin ormanlarla kaplıdır. Bu dağların eteklerinde sıralanmış bulunan dar kıyı ovaları çok nemlidir. Güneyde iklim daha ılımandır ama, genelde belirgin bir sıcak söz konusudur. İsfahan yılda ancak 120 mm yağış alır. Yağmurlar genel olarak kış sonunda ve yaz ayları başlarında yağar. Denizden yüksek dağlarla ayrılan iç ovalar yaz süresinde Akdenizde görülen hava basıncı düşüklüklerinden etkilenmezler. Burada iklim yazları çok sıcak, kışları ise çok soğuktur.

Tabii Kaynaklar

Bitki örtüsü ve hayvanlar: İran’ın dağlık yerleri ormanlarla kaplıdır. Hazar Denizi kıyı bölgesinde Karadeniz bitki topluluğunu andıran gür bir orman örtüsü meydana gelmiştir. Bu kısımlarda ve yaylalarda yüksek bozkırlar geniş yer tutar. İç bölgelerin çukur yerlerinde tuzlu bataklıklar ile çöl bozkırları ve kum çölleri uzanır. Vadiler boyunda ve sulanabilen verimli topraklarda çeşitli kültür bitkileri yetiştirilmektedir. Kurak bölgelerde bunlar birer vaha görünüşündedir.

İran ormanlarında bugün az sayıda kaplan, leopar, kurt, ayı ve tilki bulunmaktadır. Çöllerin çevresinde boş topraklarda ceylanlar yaşar. Dağlık bölgelerde yaban keçileri ve çeşitli av kuşlarına rastlanır.

Madenleri: İran maden bakımından zengindir. Kuzey ve batı bölgelerinde kömür, Tahran-Semnan kuzeyi ile Yezd ve Keran arasında demir yatakları, Damgan’da altın, Anarak’ta nikel yatakları vardır. Ayrıca boksit, kurşun, antimon, kobalt, gümüş, kalay, bakır, kükürt ve tuz madenleri bulunmaktadır. Horasan’ın Turhis adlı mavimsi yeşilimsi mücevherleri ünlüdür.

İran’ın en büyük zenginliği petrol yataklarıdır. İran dünya petrolünün % 6’sını sağlamaktadır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

İran’ın nüfusu 59.570.000 olup, km2ye 20 kişi düşmektedir. İran nüfusunun % 20’si şehirlerde yaşar. Halkın çoğunluğu Farslardan meydana gelir. Halkın % 60’ını Farslar, % 20’sini Türkler, % 10’unu Araplar, % 8’ini diğerleri ve % 2’sini Kürtler meydana getirir. İran’da 10 milyon civarında Âzeri Türkü bulunmaktadır. Halkın yarıdan çoğu Şiidir. Geri kalanın çoğunluğu Sünni olup, hakimiyet Şiilerin elindedir. İran’da en yaygın dil Farsçadır. Ama nüfusun yarısından fazlası Türkçe, Arapça, Kürtçe, Beluçi ve Gılaki gibi çeşitli diller ve lehçeler kullanır. Kız ve erkek çocuklar için eğitim mecburi olduğu halde, uzak köylerde bu gerçekleştirilememektedir. Ülkede 10 üniversite bulunmaktadır. Başlıca şehirleri Tahran, Tebriz, Isfahan, Abadan ve Kum’dur.

Siyasi Hayat

İran’da 1979 yılı başlarında, Humeyni’nin düzenlediği hareketle Şehinşahlık düzenine son verilmiş ve bir İslam Cumhuriyeti kurulmuştur. İdarede tamamen Şiilerin hakim olduğu İran’da yönetim; meclis, bakanlar, başbakan ve cumhurbaşkanı ve velayet-i fakih denilen on iki imamın temsilcisi sayılan dini lider tarafından yürütülür. 1989’da yapılan anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının konumu güçlendirildi.

Ekonomi

İran bir tarım ve hayvancılık ülkesidir. Siyasi gelişmeler ekonominin gerilemesine yolaçmış, milli gelirin düşmesine sebeb olmuştur.

Tarım: Nüfusun büyük bir kısmı tarımla uğraşmaktadır. İran’ın yedide biri ekilebilir ve tarıma elverişlidir. Tarım ürünleri arasında en çok buğday ve arpa elde edilir. Meyve ve sebzenin yanında pirinç, mercimek, nohut, şekerpancarı, soğan, pamuk, kavun, karpuz, dut ve tütün yetiştirilmektedir. Kuzeydeki dar bir kıyı şeridinde sulamaya ihtiyaç duyulmadan tarım yapılabilmekte, güneyde sulama kanalları vasıtasıyla hurma yetiştirilmektedir. Ülkenin güney ve güneydoğusunda sulama işi önemli bir problemdir. Birçok bölgede tarım eski usüllere dayanılarak yapılmaktadır. Bu yüzden tarımda istenilen netice alınamamaktadır.

Hayvancılık: İran ekonomisinde hayvancılık önemli yer tutar. En çok koyun beslenir. Beslenen koyunların yünleri aranan ve çok değerli cinstendir. Genellikle dağların yüksek otlaklı yerlerinde ve yaylasında hayvancılık yapılır. Koyundan sonra en çok sığır beslenir. Hazar Denizinde balıkçılık yapılmaktadır. Buradan mersin balığı ve havyar elde edilir.

Endüstri: Modern sanayi İran’da çok az gelişmiştir. İşletmeye elverişli yataklar bulunmasına rağmen az miktarda kömür, demir filizi, kurşun, nikel, bakır çıkarılmaktadır. Eskiden beri İran’da önemli yer tutmuş olan halıcılık, dokumacılık ve deri işlemeciliği yanında, çeşitli endüstri kolları da gelişmeye başlamıştır. Dokuma, çimento, şeker fabrikaları, dökümcülük ve kimya endüstri kolları bunlardan bazılarıdır. İran’ın en büyük zenginlik ve enerji kaynağı petroldür. Petrol işleme tesisleri, rafineriler İran’ın gelişmekte olan sanayi tesislerinin başlıcalarıdır.

İran’da petrol yabancılar tarafından bulunmuş, onlar tarafından işlenmiş, 1951 yılında millileştirilmiştir. Çeşitli merkezlerde çıkan petrol, dünyanın en büyük petrol rafinerilerinden olan Abadan petrol rafinerisine borularla getirilmektedir.

Ticaret: İran ithalattan çok ihracat yapan bir ülkedir. İhraç ettiği ürünlerin başında petrol gelmektedir. Elde edilen petrolün %80’den fazlasını satmaktadır. Diğer ihraç maddeleri pamuk, halı, meyve, pirinç, yün ve deridir. İthal ettiği mallar arasında şeker, makinalar, dokumalar, çelik, çay, motorlu taşıtlar bulunmaktadır.

Ulaşım: İran’da 12.000 kilometrelik karayolu ve 4.601 kilometrelik bir demir yolu şebekesi bulunmaktadır.

Başlıca limanları Abadan, Hürremşah, Basra Körfezinde bulunmaktadır. Hazar Denizinde ise, Benderşah ve Bender Pehlevi de önemli limanları arasındadır. Tahran ve Abadan’da milletlerarası havaalanları vardır.

kktc

Click here to find out more!
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti BayrağıKKTC Arması
KKTC Bayrağı Arma

Resmi Dil Türkçe
Başkent Lefkoşa)
Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat
Başbakan Ferdi Sabit Soyer
Hükümet Sözcüsü Fatma Ekenoğlu
Yüzölçüm - Toplam - % water 3,355 km² 2.7%
Nüfus - Toplam ( 2003) - Yoğunluk 210,047
Kuruluş - İlan - Tanınma 15 Kasım, 1983 Türkiye
Döviz Birimi Yeni Türk Lirası
Yerel Saat - in summerGMT +2
Milli Marşyok ( İstiklal Marşı kullanılır)
İnternet Alan Adı .nc.tr
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Doğu Akdeniz'ki Kıbrıs adasının kuzeyinde kurulu devlet. KKTC 1983 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmayan devletin başkenti Lefkoşa'dır. Resmi dili Türkçe olan ülkenin nüfusu yaklaşık 210.000 kişidir. Para birimi Yeni Türk Lirası'dır.

Tarih

Eski çağlar

İlk insan izlerine Lefkoşa - Limasol yolu üzerinde Sirokitya(Chirokitia) da ve Yeşilırmak civarında rastlanmıştır.Bunlar cilalı taş (neolotik 5800-2600) çağını yaşayan insanlardı. Kıbrıs'ın ilk otokton halkının Asyadan geldiği yapılan kazılardan anlaşılmaktadır.Ortaya çıkarılan evlerin de kuzey mezopotamyadaki evlere benzemesi Kıbrıs'ın bir taraftan Anadolu diğer taraftan mezopotamya ile temasta bulunduğunu ayni uygarlık çağını yaşadıklarını göstermektedir. (M.Ö. 5500) Adada bol bakır bulunması nedeni ile Kalkolitik devir 9500'den itibaren başlamıştır. Madenin işletilmesi adanın Suriye ve Mısır ile Doğu Akdenizin ticaret yolları üzerinde bulunması sık ormanlarla kaplı ve mutedil bir iklime sahip olması komşu ülkelerde bulunan kuvettli devletlerin daima dikkatini çekmiştir.

Osmanlılar dönemi

16. yüzyıl başlarında Yavuz Sultan Selim Venediklilerle yaptığı anlaşmada Mısır'a ödediği vergiyi Osmanlıya ödemeye başladı. Daha sonra tahta çıkan Kanuni Sultan Süleyman Kıbrıs'ı da içine alan bir plan ile Akdeniz'e hakim olmak istiyordu. Böylece 1 Temmuz 1570'de Limasol'a çıkartma yapıldı ve 1 Ağustos 1571'de Magosa'nın teslim olmasıyla ada Osmanlılar tarafından fethedildi. Fetih sırasında sefer seraskeri Lala Mustafa Paşa donanma komutanı Piyale Paşa tayin edildi 1878 Berlin anlaşmasına kadar 307 yıl ada Türk hakimiyetinde kaldı

İngiliz İdaresi

Ada 1878 Berlin anlaşması ile geçici olarak İngilizlerin idaresine geçtive Osmanlıların Birinci Dünya Savaşına Almanya yanında girip yenilmesiyle İngiltere Kıbrıs'ı fiilen ilhak etti. Bu dönemde Yunanistan'ın desteği ile Kıbrıs Rumları isyan ederek Kıbrıs'ı Yunanistan'a ilhak etmek istediler. İlk önce İngilizlere karşı gerçekleşen isyan Türklere karsı da yönlenmeye başladı.ve birçok insanın ölümüne sebeb oldu.

KKTC'nin Kuruluşu

Londra ve Zürih'de yapılan anlaşma ile 16 Ağustos 1960 da cumhuriyet kuruldu Makarios cumhurbaşkanı Dr. Fazıl Küçük'de cumhurbaşkan yardımcısı seçildi.Fakat 1967'deMakarios Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını 13. maddesini tek taraflı olarak değiştirme kararı aldı ve Türkleri terketme planı hazırlamaya başladı. 1964'de Barış Gücü adaya elattı. 15 Temmuz 1974'de EOKA'cı Nikos Sampson darbe yaptı. 20 Temmuz 1974'de Türkiye Cumhuriyeti Garanti anlaşmasının 4. maddesine dayalı olarak adaya müdahalede bulundu ve 1975'de Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi.

Coğrafya

Kıbrıs Adası Sicilya ve Sardunya'dan sonra Akdeniz'in üçüncü büyük adasıdır.Adanın toplam yüzölçümü 9282 km2'dir. 30 .20' ve 34 . 55' doğu boylam daireleri arasındadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yüzölçümü 3355 km 2'dir.

İklim

Adada, Akdeniz iklimi hakimdir. Yazlar uzun ve kurak kışlar kısa ve yağışlıdır. Tipik Akdeniz iklimlerinde görülen yağış ortalamasının altındadır. Nadiren Girne sıra dağlarına kısa sürede eriyen kar düşmektedir.

Ulaşım

Havayolu

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine hava yoluyla ulaşım Türk Hava Yolları(THY), Kıbrıs Türk Hava Yolları (KTHY), İstanbul Hava Yolları(İHY) uçakları ile yapılmaktadır. Ayrıca Avrupa'nın çok sayıda kentlerinden uçak seferleri de Türkiye üzerinden bağlantılı olarak yapılmaktadır. Büyük tur operatörleri tarafından KKTC turizmine katkıda bulunmak amacıyla charter seferler de düzenlenmektedir. KKTC'nin Ercan ve Geçitkale isminde iki devlet havaalanı vardır. Yıl boyunca ,yolcu ve uçaklara Ercan Havaalanı hizmet vermektedir. Bu havaalanı bakım ve onarıma alındığında Geçitkale Havaaalanı yolculara hizmet vermek üzere devreye girmektedir.Ercan Devlet Havaalanının Başkent Lefkoşa'ya mesafesi 24 km'dir. Uçak seferi yaz- kış olmak üzere iki defa değişiklik göstermektedir.

Denizyolu

Deniz yolu Türkiye ile KKTC arasında Mersin, Taşucu ve Alanya ile Gazimağusa ile Girne şehirleri arasında yapılmaktadır. Ulşım, süratli feribotlar ve deniz otobüsleri hizmet vermektedir.

İç ulaşım

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içerisinde ulaşım karayolu ile sağlanmaktadır. Hava ve deniz limanlarında devamlı ilgili şirketlerin servis araçları ve taksi seferleri mevcuttur. Ayrıca şehirlerarası düzenli otobüs ve taksi, dolmuş seferleri yapılmaktadır. Yine büyük şehirlerde kiralık araç (rent a car) acentaları ile taksi yazahaneleri turistlerin hizmetindedir.

bulgaristan

Bulgaristan Demokratik Halk Cumhuriyeti
İnternet Alan Adı Sistemi (Domain Name System - DNS) İnternet uzayını bölümlemeye ve bölümleri adlandırmaya yarayan bir sistemdir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Türkiye'nin kuzey batı komşusu olup, kuzeyden
Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülke. Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye'dir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Romanya, batıdan Yugoslavya ve güneyden
Yugoslavya güneydoğu Avrupa'da Balkan Yarımadasında yer alan ve iki cumhuriyetten meydana gelen bir devlet. Doğusunda Romanya ve Bulgaristan, güneyde Makedonya, güneybatıda Arnavutluk, kuzeyde Macaristan, kuzeybatıda Bosna-Hersek, batıda Adriyatik Deniziyle çevrilidir. Başkenti Belgrad'dır. Nüfusu 10.394.000 olan ülkenin yüzölçümü 102.173 km2'dir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Yunanistan ile sınırlandırılır. Kuzeyde
Yunanistan Cumhuriyeti Balkan Yarımadasının güneyinde, kuzeyden Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan, Doğudan Türkiye, güneydoğudan Ege Denizi, güneyden Akdeniz ve batıdan Adriyatik Denizi ile çevrili ülke. Başkenti Atina olan ülkenin nüfusu 10.665.989 kişidir. Resmi dili Yunanca, dini Hıristiyanlık (İslamiyet, Batı Trakya) ve para birimi Euro'dur.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Tuna ve doğuda
Tuna nehri, Almanya'nın güneyinde Kara ormanlar bölgesinde Brege ve Brigach dağ ırmaklarının 678 m yükseklikteki Donaueschingen'de birleşmesiyle meydana gelir. Donaueschingen'den Karadeniz'e döküldüğü Sulina limanına kadar uzunluğu 2779 km'dir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Karadeniz tabii sınırlarını teşkil eder. Ekonomi ve ideolojik bakımdan
Karadeniz, Türkiye'nin kuzeyinde bulunan denizdir. Karadeniz'i çevreleyen ülkeler Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Rusya, Ukrayna ve Gürcistan'dır.

Karadeniz, İstanbul Boğazı ile Marmara Denizi'ne, oradan da Çanakkale Boğazı ile Ege Denizi'ne bağlanır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Sovyetler Birliği’ne bağlıyken,
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB yada Sovyetler Birliği) 1917 Ekim Devrimi'nin ardından Çarlık Rusyası'nın yıkılması ile kurulan devlet. 1985 yılında Gorbaçov iktidarından sonra başlayan Glastnost ve Perestroyka ile başlayıp 6 yıl süren reformların ardından 1991 yılının sonunda Sovyetler Birliği resmen dağıldı.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
1989’da

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Rusya’da başlayan yeniden yapılanma ve batıya açılma politikası, Bulgaristan’da da hızla yayıldı ve komünizm eski hakimiyetini büyük ölçüde kaybetti.

Tarihi

Bugünkü Bulgaristan topraklarına, M.Ö. 30’larda Traklar denilen bir kavim, bir süre sonra da Romalılar hakim olmuştur. Altıncı yüzyılda İslavlar her tarafı yakıp yıkarak hakimiyeti ele geçirmişlerdir. M.S. 680 yıllarında Karadeniz’in kuzeyinden Bulgar Türklerinin gelmesi ile Bulgar tarihi başlamıştır. On-Oğuz grubundan olduğu bilinen bu Türklerin aynı zamanda Yukarı Tuna kıyıları ile birlikte Volga ve Kama vadilerini de idaresi altına alarak Büyük Bulgaristan adıyla 14. yüzyıla kadar varlığını devam ettirmiştir. Bu arada 11. yüzyıla kadar devam eden Birinci Bulgar Krallığı yıkılarak Peçenek, Guz ve Kumanlar (Kıpçak)vasıtasıyla İkinci Bulgar Krallığı kurulmuş, 1241 senesinde Moğol istilasına uğramıştı.

Miladi 1331-1371 yıllarında Kral İvan Aleksandr zamanında Sırpların Balkanlarda üstünlük kurmasıyle zayıflamış, Osmanlı Hükümdarı Birinci Murad Han zamanında (1326-1389) Bulgaristan toprakları zaptedilmiştir. İvan Aleksandr’dan sonra Vidin ve Dobruca beylikleri ile Tırnova Krallığı Osmanlılara karşı çıkması üzerine 1393’te Tırnova, 1396’da Niğbolu Zaferlerinden sonra, Vidin ve 1400’de Dobruca zaptolunarak Bulgar Krallığı tamamen ortadan kaldırılmıştır.

On altıncı yüzyılda Bulgaristan üzerinde Sırplar ve Macarlar üstünlük kurmak istemişlerse de güneyden gelen Osmanlı Devleti Bulgaristan’a hakim olarak düzenli bir idare getirdi. Bulgaristan’ı 500 yıl Osmanlılar idare etti. Bu dönemde idare, Sofya’da oturan Rumeli Beylerbeyi tarafından sağlanıyordu. Osmanlı İmparatorluk merkezine yakın olması ve sefer yolu üzerinde bulunması sebebiyle ticareti oldukça gelişme gösterdi. Bulgar tüccarlara geniş imtiyazlar tanındı. Osmanlılar, diğer tebaalarında olduğu gibi Bulgarlara da dini yönden baskı siyaseti gütmediler. Bulgarlar genellikle reaya adını taşıyan, vergiye tabi çiftçi sınıfları halinde kaldılar. Âdil idare ve imtiyazlı tüccar sınıfının bulunması ve benzeri müsbet Osmanlı siyasetine rağmen, 17. yüzyıl ortalarında Bulgaristan’da haydut denilen çeteler türeyerek isyan etmeye başladılar ve her fırsatta düşman ordularıyla Osmanlılara karşı birleşmekten geri kalmadılar. Devam eden bu isyanlar karşısında Osmanlı hükûmeti "Çorbacı Nizamnamesi" gibi bazı kanûni tedbirler alarak, Bulgaristan’da asayişi korumaya çalıştı. Tuna vilayetinin başına bu maksatlarla getirilen ve geniş yetkilere sahip bulunan Midhat Paşa, Bulgaristan’a birçok hizmetler götürdü. Hatta Midhat Paşa, Hıristiyanlara yaranmak için ayyıldızlı Türk bayrağına bir de haç ilave etti. Bulgar ihtilal merkez komitesinin 20 Nisan 1875’te Koprivştitsa ve Panagyuviste’de başlattıkları büyük isyan da bastırıldı. 1876 yılı Aralık ayında İstanbul’da toplanan büyük devletler, Bulgaristan’da iki muhtar bölge teşkilini teklif ettiler. Rusya bunu kabul etmedi. Midhat Paşa ısrarla Rusya’ya savaş açmamız için direndi. Neticede Rusya’ya savaş açıldı (20 Nisan 1877). Bulgarlar Rus ordusuna katıldıkları gibi, Türklere karşı tedhiş hareketlerine de giriştiler.

Osmanlı-Rus harbinin sonunda Ayastefanos Antlaşması imzalandı (3 Mart 1878). Muhtar bir Bulgaristan idaresi kurulması kabul edilmişse de diğer büyük devletlerin baskısı ile Balkanlar ile Tuna arasında küçük bir Bulgar Prensliğinin kurulması şeklinde değiştirildi. Diğer bölgeler Romanya ve Sırbistan devletlerine bırakıldı. Bir süre sonra Rusya’nın mevcut Bulgar Prensliğinin idari ve içişlerine doğrudan karışması, Osmanlı hükûmeti ile Avusturya ve İngiltere hükûmetleri, Prensliği Rusya’nın tahakkümüne bırakmak istememelerinden bu hususta büyük devletlerin nüfuz mücadeleleri başladı. Bir süre sonra Bulgaristan Prensliğinde Prens Aleksandr idareyi ele alarak Bulgaristan birliğinin sağlanmasını temin etti ve tamamen Rusya’ya yaklaştı. Daha sonraki gelen idarecilerde iç ve dış ilişkilerin düzene sokulması gibi gelişmelerden sonra, 1904’te Türkiye aleyhine Sırbistan’la bir antlaşma imzaladı. 1908 İkinci Meşrûtiyetin ilanından sonra, 3 Ekim 1908’de tam bağımsızlığını ilan etti.

8 Eylül 1944 ihtilalinden sonra Bulgaristan Komünist rejimi kabul ederek Varşova Paktına girdi. Rusya’da olan batıya açılma hareketleri, Bulgaristan’da büyük hızla yayıldı. Bir süre sonra, 35 senedir başta bulunan Cumhurbaşkanı Jivkov 10 Kasım 1989’da istifa etmek mecbûriyetinde kaldı. 29 Aralık 1989’da ülkede bulunan Türklere yeniden kendi adlarını kullanma ve serbestçe ibadet etme hürriyeti tanındı. 10-17 Haziran 1990’da iki kademeli ve 1932’den bu yana ilk defa yapılan çok partili seçimde 1943-1990 arasında Bulgaristan’ı idare eden Komünist Partisi (yeni ismi Bulgaristan Sosyalist Partisi)iktidar oldu. Türkiye-Bulgaristan arasında siyasi münasebetler müsbet yönde gelişmektedir.

Fiziki Yapı

Bulgaristan, doğudan batıya uzanan Balkan Dağları ve Rodopların ayırdığı dört bölgeden meydana gelir. Bunlardan birincisi Tuna Nehri ile sıra dağları arasındaki ovalardır. Tuna Nehri kıyıları ülkenin en münbit yeridir. Burada buğday, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı ve tütün üretilir.

İkinci bölge, ülkeyi baştan başa kesen Balkan Sıradağlarıdır. Her ne kadar bazı bölgeleri oldukça yüksekse de, geçilmek için gerçek bir engel teşkil etmezler. En önemli geçidi Şıpka Geçididir. Dağlar orman ve ot yetişmesi bakımından zengindir. Buralarda kömür yanında bakır, kurşun ve çinkoya da rastlanır. Bu bölgede tarihi Gabrovo, Kotel ve Tryavna şehirleri vardır.Sıradağlar arasında Bulgaristan’ın gül endüstrisinin merkezi olan ova mevcuttur.

Üçüncü bölge de güneyde bulunan Trakya Ovasıdır.Meriç Nehri bu ovada akar. Bu bölge esas olarak meyve, sebze ve bağlarıyle meşhurdur. Ayrıca buğday, mısır, tütün ve pirinç yetiştirilir. Plovdiv ve Pazarcık en önemli şehirlerindendir.

Dördüncü bölge, Rila ve Pirin ve esas olarak Rodopları içine alır. Bu bölgede yalnız Bulgaristan’ın değil, Balkanların en yüksek tepesi bulunur. Kurşun, çinko, krom, manganez ve altın gibi madenler bakımından bölge zengindir. En yüksek tepe, daha sonra Stalin olarak bilinen Musula 2925 metredir. Başşehir Sofya, Vitoşa isimli bir büyük dağın eteğindedir. Bu şehir yeri icabı Meriç Vadisine ve Tuna Ovalarına kolayca ulaşabilmesi yönünden merkezidir. Tuna ve Meriç nehirleri ekonomik yönden bölgedeki ülkeler arasında en önemli bağlantıyı teşkil ederler. Tuna özellikle sulama ve balıkçılık yönünden gelişmiştir. Bulgaristan’ın üçte birini havza olarak alan Meriç Nehri, komşu ovaların sulamasında önemli rol oynar. Karadeniz kıyıları ve ülke içindeki kaplıcalarıyla turistleri çeker.

İklimi

Ilıman bir kara iklimi mevcuttur. Yıllık ortalama sıcaklık 13°C, ocak ortalaması 0°C, temmuz 22°C’dir. Kuzey kısımları güneye nazaran daha soğuktur. Senelik yağmur ancak 640 milimetreyi bulur. Yaz aylarında yeterli olmayan bu durum, toprak kullanımında çok geniş bir sulama sisteminin gelişimini gerekli kılmıştır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Bulgarlar aslen Orta Asya’dan gelen Avar Türklerindendir. M.S. 7. yüzyılda Tuna Nehrini geçerek Islav kabilelerini yendiler ve onları güneye sürdüler. Ancak, zamanla onların kültürlerini, dillerini benimsediklerinden kendi kültürlerini, dillerini unuttular ve Islavlaştılar.

Bulgaristan’da halk diğer Balkan milletlerinden daha homojendir. Halkın % 88’i Bulgar, % 8,6’sı Türk, geri kalanları da Çingene, Romen, Yunanlı ve Yahûdiler teşkil eder. Buradaki Türkler Dobruca ve Rodop’ta, Varna gibi şehirlerde yaşamaktadır. İdari baskı ve Birinci-İkinci Balkan harplerinde Bulgarların katliam ve soygunları neticesi Türkler ülkenin en fakir sınıfı durumuna düşmüşlerdir. Yapılan büyük baskılar sonunda zaman zaman Türkler anayurda sığınmaya mecbur bırakılmaktadır. 1989 yılında 400.000’den fazla yurttaş Türkiye’ye göç etmiştir. Resmi dil Bulgarca olmakla beraber, halkın çoğu Türkçe, Rusça dillerini de bilmektedir. Kullanılan Islav alfabesine 1945’te yapılan reform ile üç Rus harfi de ilave edilmiştir. Hıristiyan nüfusun % 90’ı Ortodokstur. Halkın % 61’i şehirlerde yaşar. Şehirdeki binalar komünist ülkelerin ortak mimari tarzıyla yapılmaktadır. Sovyetlerle ilişkilerden sonra halk an’anevi geleneklerini terk etmiştir. Başlıca şehirleri Sofya, Filibe, Varna, Rusçuk’tur.

Eğitim: Okuma ve yazma oranı diğer Balkan ülkelerine nisbeten daha yüksektir. 7 ila 15 yaşları arası eğitim mecbûridir. Sofya’da ve Plovdir’de üniversiteler vardır.

İdare: Bulgaristan 8 Eylül 1944 ihtilalinden sonra komünist bir idareyle yönetilmekteydi. Bulgaristanla Türkiye arasındaki ilişkiler 1983 yılından itibaren bozulmaya başladı. Aynı yıllarda, Todor Jivkov yönetimi ülkede bulunan Türklerin isimlerini asimile etme, sindirme çalarına girişti. Türklerin isimleri değiştirildi. Çocukların sünnet edilmeleri yasaklandı. Camiler kapatıldı. İnsanların ibadet ve kendi dillerini (Türkçeyi) çocuklarına öğretilmesine engel olundu. Bu hareketlere karşı çıkanlar BELENE gibi toplama kamplarına ve hapishanelere konuldu. Hatta Türklerin malları ellerinden alınıp, trenlere doldurularak Türkiye’ye gönderilmeye başlandılar. Bu dönemlerde Türk-Bulgar münasebetleri en gergin duruma geldi.

Bulgaristan’daki komünist rejim, Sovyetler Birliği’yle paralel olarak gelişti. Brejnev döneminde Sovyetler Birliği’nce izlenen sıkı politikayı Todor Jivkov da aynı şiddetle Bulgaristan’da uyguladı. Fakat Sovyetler Birliği’nde başgösteren glasnost rüzgarları, her Doğu Bloku ülkesini olduğu gibi, Bulgaristan’ı da etkiledi. Todor Jivkov yönetimi, ısrarla ve inatla reformlardan kaçındı. Fakat Türklere yapmış olduğu zulümlerden dolayı dünya kamuoyundan tepkiler alması, tabandan gelen baskılara da dayanamaması Jivkov’u istifa etmek zorunda bıraktı. Bundan sonra Bulgaristan’ın yönetimini eline alanlar Jivkov’un politikasını yumuşattılar. Türklerin ellerinden alınan bütün hakları geri verildi. Bu sebeple Bulgaristan ile Türkiye arasındaki ilişkiler tekrar düzelmeye başladı. Bugün karşılıklı komşuluk münasebetleri gayet iyi bir şekilde seyretmektedir (Aralık 1992). 1989’da Rusya’da olan gevşeme politikası Bulgaristan’da da görüldü. Komünist rejimi bırakarak, demokratik düzene dönme hareketleri başladı. 1990 Haziranında ilk serbest genel seçim yapıldı. Komünistler seçimi kazandı. Yirmi Türk parlamentoya girdi. Yasama Meclisi 5 yıllığına seçilen üyelerden meydana gelir. Bulgaristan idari bakımdan 27 vilayete bölünmüştür.

Ekonomi

Birinci ve İkinci Dünya savaşlarına girip yenik düşmesi, düşman işgali, ekonomiyi çok etkilemişti. Bu bakımdan sanayi tamamen felce uğramıştı. Komünist idare geçtikten sonra bütün sanayi, ziraat ve ticaretle ilgili hususlar devletleştirildi. Mecbûri çalışma, iş yerinden ayrılmama, verilenle yetinme gibi tedbirler getirilerek, sanayinin ilerlemesine çalışıldı. Sanayi eskisine nisbetle oldukça ileri durumdadır.

Başlıca üç bölgede maden çıkarılır. Stara Planina bölgesinde çinko, kurşun; Burgaz-Varna bölgesinde ise pik demir üretilir. Ancak bu çıkarılan madenler genellikle iç tüketim için kullanılır. Karadeniz sahilindeki Balçık bölgesinde, Varna’nın kuzeyinde ülke ihtiyacını karşılayacak kadar petrol çıkarılır. Diğer önemli madenler uranyum, pirit ve linyittir. Yılda 35 milyar Kw/s elektrik enerjisi elde edilmektedir. Motörlü araçlar, küçük gemiler, vagonlar ve elektrik araçları yapılmaktadır. Ancak iç tüketimi karşılamadığı için, ithal yoluyla açığı kapatmaktadır. Kimya sanayii çok gelişmiş olup, azot, boya, plastik, eczacılık ürünleri ve antibiyotik imal edilir. Ülkede sanayi kuruluşları daha ziyade Sofya, Varna ve Filibe’de bulunur.

Ticaret: Bulgaristan ticaretini daha ziyade Doğu bloku ile yapmaktadır. Bu ülkeden gelip geçen Tırlardan ve Avrupa’da çalışıp izne gelen Türklerden büyük bir gelir sağlamaktadır.Kimyevi maddeler, elektrik ve elektrik ürünleri ihraç etmektedir. İthal ettiği malzemeler ise, makina, ulaştırma ve tarım için lazım olan malzemelerdir.

Tarım: Bulgaristan oldukça yüksek oranda (% 43) tarım alanına sahiptir. İlk zamanları küçük çiftçilerin elinde olan toprak, İkinci Dünya Savaşından sonra başlayan Sovyet modeli kollektifleşme, 1957’de tamamlanmıştır. Daha sonra ortalama 4000 dönüm civarında arazisi olan büyük çiftlikler teşkil edilmiştir. Bütün bunlara rağmen, 1963-1964 yılları arasında yiyecek sıkıntısı, bir ziraat ülkesi olan Bulgaristan’da had safhaya erişmiştir. En önemli ürünü buğdaydır. Onu da bilhassa hayvan yemi olarak kullanılan mısır takib eder. Diğer önemli ürünleri, arpa, çavdar, nohut ve pirinçtir. Sanayide kullanılan bitki üretimini artırmak için büyük çaba harcanmaktadır. Yağ elde etmek için yetiştirilen ay çiçeği önemli bir alanı kaplamaktadır. Şekerpancarı üretimi iç tüketimi karşıladığı gibi ihraç da edilmektedir. Üretilen pamuk tekstil sanayisi için elverişlidir. Tütün yüksek kalitede olup ihracat için yetiştirilir. Üretilen gül yağı parfüm sanayiinde önemlidir. Ormanlar ülkenin % 30’unu kaplar ve kerestecilikte kullanılır. Ormanlarda geniş yapraklı ağaçlar, meşe, kayın, yaban elması gibi ağaçlar bulunur.

Bahçe ürünleri, sebze, meyve, domates, haşhaş, yetiştirilir ve Orta Avrupa ülkelerine satılır. Bağcılık, konservecilik ileri gitmiştir.Hayvancılık gelişmemiştir. Vahşi hayvanlardan ayı, kurt, yabani kediler, tilkiler, sincap ve diğer kemirici hayvanlar bulunur.

Ulaşım: Ulaştırma çok gelişmiştir. Osmanlılar devrinde yapılan demiryolları ve modern karayolları ile komşu ülkelerine bağlıdır. Karayollarının uzunluğu 32.000 kilometreden, demiryollarıın uzunluğu da 6000 kilometreden fazladır. Varna ve Burgaz limanları işlektir. Tuna Nehri üzerinde taşımacılık yapılmaktadır.

Türk azınlık

Bulgaristan'da, yakın zamana değin Türkiye ve Bulgaristan arasındaki ilişkileri Bulgar devletinin inkar ve zorla asimilasyon politikaları dolayısıyla geren, çok sayıda Türk asıllı Bulgar yurttaşı yaşamaktadır. Bulgaristan'daki Türk azınlığın kökleri Anadolu'ya dayanır. Rumeli'nin 14. y.y.'da Osmanlılarca ele geçirilmesiyle Osmanlılar, Anadolu'daki diğer beyliklerin ve yarı göçebe aşiretlerin gücünün kırılması amacıyla, çok sayıda Türkü bilinçli olarak Balkanlara yerleştirmiştir. Tarih boyunca yaşanan çeşitli savaş ve çatışmalar dolayısıyla Bulgaristan'dan Türkiye'ye dört büyük göç dalgası yönelmiştir:

Bunlardan ilki Osmanlıların 93 Harbinde Ruslar karşısında bozguna uğramasının ardından yaşanan 1878 göçüdür. İkinci göç dalgası Balkan Harbinde yenilgiye uğrayan Osmanlı Devletinin Rumeli'ndeki tüm topraklarını Trakya dışında terketmek durumunda kalması sonucu 1912 yılında gerçekleşmiştir. Üçüncü büyük göç İkinci Dünya Savaşı sonrası sosyalist rejime geçen Bulgaristan'ın tarım arazilerini devletleştirmesi ve Türkiye'nin
Rusya Federasyonu dünyanın en büyük ülkelerinden biri. Kuzeyinde Kuzey Kutup Denizi; doğusunda Pasifik Okyanus; batısında Estonya, Litvanya, Beyaz Rusya, Letonya, Ukrayna, Moldavya, Baltık Denizi; güneyinde Kazakistan, Moğolistan, Çin, Gürcistan, Azerbeycan, Hazar Denizi, Kuzey Kore, Karadeniz yer alır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Kore Savaşı'na katılması sebebiyle

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Moskova'dan Bulgar devletine yöneltilen, Türkiye'ye misilleme amaçlı Türk göçünün teşvik edilmesi talebi sonucu 1950-1951 yılları arasında yaşanan göçtür. Dördüncü ve en son göç dalgası 1989 senesinde Bulgar devletinin asimilasyon politikalarına tepki olarak gerçekleşmiştir.

Yaşanan tüm bu göçlere karşın Bulgaristan'da kesin sayısı tam olarak bilinmese de halen 1 milyona yakın Türk kökenlinin yaşadığı tahmin edilmektedir.

1965 nüfus sayımı sonuçlarına göre Türklerin toplam nüfusa oranının % 10 ve üzerinde üzerinde olduğu bulgar yönetim birimleri aşağıdaki gibidir, ancak bu istatistik '89 göçünden önce yapıldığı için değerlerin güncelliği kuşkuludur:

Kърджали (
Moskova Rusya Federasyonu’nun başşehri. Rusya’nın batı kesiminde yer alır. Dış sınırlarını kabaca Moskova Çevreyolu’nun çizdiği yaklaşık 1000 km2lik bir alanı kaplar. Siyâsal konumuyla târih boyunca önemli bir rol oynayan Moskova halen ülkenin en büyük şehri ve önde gelen sanâyi, kültür, bilim ve eğitim merkezidir. Nüfûsu 9 milyon civârındadır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Kırcaali): % 72, Разград (

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Razgrad): % 48, Шумен (

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Şumnu): % 34, Търговище ( Eski Cuma): % 32, Силистра (
{{TownBG|
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Silistre): % 30, Добрич (

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Hacıoğlu Pazarcık, Tolbuhin, Dobriç): % 17, Бургас (
Hacıoğlu Pazarcık (Bulgarca:Dobriç), Bulgaristan'ın kuzeydoğusunda, Tuna düzlüğünün doğusunda, Dobruca platosunun güneyinde 43˚34’ kuzey enlemi 27˚50’ doğu boylamında bir şehirdir. Aynı adı taşıyan eyaletin (oblast) merkezidir. Sahil şeridinde önemli turistik merkezler bulunmaktadır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Burgaz): % 11, Русе ( Rusçuk): % 10

Son yıllarda Türk azınlık üzerindeki baskı politikasına bütünüyle son veren Bulgaristan, bu ülkede yaşayan Türklerle kalcı bir uzlaşma kapısını aralamış görünmektedir.

yunanistan

Yunanistan Cumhuriyeti Balkan Yarımadasının güneyinde, kuzeyden
BALKAN YARIMADASI Akdeniz'de yer alan üç büyük yarımadanın en doğuda bulunanı. Balkan Yarımadası;Kuzeyde Tuna'nın aşağı kesimleri ve Sana Irmağı, doğuda Karadeniz, güneydoğuda Ege Denizi, güneyde Akdeniz, güneybatıda İon Denizi ve batıda Adriye Denizi ile çevrilidir. Yüzölçümü yaklaşık 505.000 km2dir.

Bölgeyi kaplayan, sık ormanlarla kaplı sıradağlar manasına yarımadaya Balkan ismi verilmiştir.Yarımadayı kaplayan dağlar doğuda enlemesine, batıda boylamasına uza
...Detaylı bilgi için linke tıklayınızArnavutluk,Arnavutluk, Güneydoğu Avrupa'da bir ülkedir. Balkan yarımadasının batı bölgesinde uzanan Arnavutluk, kuzeybatıdan Karadağ, kuzeydoğudan Sırbistan ve doğudan Makedonya, güneyden Yunanistan, batıdan Adriyatik Denizi'yle çevrilidir. Doğusunda ve kuzeyinde Yugoslavya, güneydoğusunda Yunanistan, batısında İon ve Adriya denizi bulunur. 42°39'-39°38' kuzey enlemleri ile 19°16'-21°04' doğu boylamları arasında yer alır. Kuzeyden güneye 340 km, doğu-batı doğrultusunda en geniş yeri 155 kilometredir
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Makedonya ve Bulgaristan, Doğudan
Bulgaristan Demokratik Halk Cumhuriyeti Türkiye'nin kuzey batı komşusu olup, kuzeyden Romanya, batıdan Yugoslavya ve güneyden Yunanistan ile sınırlandırılır. Kuzeyde Tuna ve doğuda Karadeniz tabii sınırlarını teşkil eder. Ekonomi ve ideolojik bakımdan Sovyetler Birliği’ne bağlıyken, 1989’da Rusya’da başlayan yeniden yapılanma ve batıya açılma politikası, Bulgaristan’da da hızla yayıldı ve komünizm eski hakimiyetini büyük ölçüde kaybetti.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Türkiye, güneydoğudan
Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülke. Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye'dir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Ege Denizi, güneyden
Ege Denizi, 41'-35' kuzey enlemleriyle 23'-27'/28' doğu boylamları arasında yer alır. Kuzeyden güneye yaklaşık 660km uzanır; genişliği kuzeyde 270, ortada 150, güneyde ise 400km kadardır. Balkan yarımadasının doğu bölümü ile Anadolu arasında yer alan deniz. Çanakkale Boğazı aracılığıyla Marmara Denizi’ne ve Karadeniz’e bağlanan Ege Denizi’i yüzölçümü 214000km2’dir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Akdeniz ve batıdan
Akdeniz dünyanın en büyük iç denizidir. Kuzeyinde Avrupa, güneyinde Afrika, doğusunda Asya'nın yer alır. Çanakkale Boğazı ile Marmara Denizine buradan İstanbul Boğazı ile Karadeniz'e, Cebelitarık Boğazı ile Atlas Okyanusuna, Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz'e, dolayısıyla Hind Okyanusuna bağlanır. Yüzölçümü 2.971.000 kilometrekaredir. Batıdan doğuya uzunluğu 3755 km, kuzeyden güneye genişliği 741 kilometredir. Düzgün bir derinliğe sahip olup, ortalama derinliği 1400 metredir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Adriyatik Denizi ile çevrili ülke. Başkenti
Adriyatik Denizi, Akdeniz'in bir koludur. Çevresinde İtalya, Yunanistan, Arnavutluk, Hırvatistan, Slovenya ve Karadağ bulunmaktadır. Adriya ismini Po Nehri'nin denize döküldüğü delta üzerindeki Adris şehrinden alır.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Atina olan ülkenin nüfusu 10.665.989 kişidir. Resmi dili
Atina, (Yunanca: Αθήνα) Yunanistan'ın başkenti ve yaklaşık 4 milyon kişilik nüfusuyla en büyük şehridir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Yunanca, dini
Yunan dili. 3000 yıllık bir geçmişi olan Hint-Avrupa dil ailesine ait bir dildir. Antik Yunanca Klasik Yunan uygarlığının dili olarak kullanılmıştır. Modern Yunanca Antik Yunancadan oldukça farklı olmakla beraber köken olarak ona dayanır. Yunanca, Yunan alfabesi kullanılarak yazılır. Modern Yunanca dünyada, çoğu Yunanistan'da yaşayan yaklaşık 12 milyon kişinin anadilidir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Hıristiyanlık ( İslamiyet, Batı Trakya) ve para birimi
Arapça "selem" kökünden alınmış olan İslam (Arapçası الإسلام,), sözlükte, "itaat etmek, boyun eğmek, teslim olmak, kötülüklerden salim bulunmak, selamete ulaşmak" vb. anlamlara gelen bir mastardır. İslam Hz. Muhammed (s.a.v)'e Allah tarafından vahiyle bildirilen son ve kâmil dinin adıdır. Bu dine uyanlara Müslüman denir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Euro'dur.

Tarihi

Tarihçiler Yunanistan tarihini üç büyük bölüme ayırırlar;

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Eski Yunan tarihi, Orta Devir-Bizans tarihi ve Yeni Yunanistan tarihi. M.Ö. (2000-146) tarihleri arasında hayat süren Eski Yunanlıların bu devirleri de dört bölüme ayrılır; M.Ö. (2000-500) yıllarına kahramanlık seneleri ve ilk olimpiyat seneleri adı verilir. M.Ö. (500-400) yıllarında meydana gelen İran savaşları, medeniyet seneleridir. M.Ö. (400-300) yılları eski Yunanlıların gerileme devridir. İskenderin Makedonya, Tiva ve İsparta istilaları bu devre dahildir. M.Ö. (300-146) tarihleri dördüncü ve son devirdir. Bu son devre aynı zamanda Helenistik Dönem de denir. M.Ö. 146 yılında Roma İmparatorluğunun idaresi başlar. Romalılar M.S. 395’te ikiye ayrılınca Yunanlıların Orta Dönem ve Bizans tarihi başlar. Bizans İmparatorluğunun ilk hükümdarı Konstantin’dir.

Konstantin 330 yılında, Doğu Roma’nın Bizans şehrini alarak ismini “Constantinople” şeklinde değiştirdi. Konstantin’in 378’de ölümüyle birlikte, imparatorluğun 1081’de başlayan gerileme dönemine kadar, sırasıyla Teodosiu, Lostianu, Iraklios, Isavroslar ve Mekadonya dönemleri geçti. Gerileme devri, Fatih Sultan Mehmed Hanın 1453 yılında “Constantinople”u alarak “İstanbul” yapmasıyla son buldu. Böylece yaklaşık 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu tarihe gömüldü.

Fatih’in İstanbul’u fethetmesi, dünya tarihinin olduğu gibi Yunan tarihinin de dönüm noktasıdır. Artık Yunan Devleti kalmamış ve Yunanistan toprakları bir Osmanlı eyaleti olmuştu. Atina 1458 sonbaharında Osmanlı topraklarına katıldı. Fatih Sultan Mehmed Han hemen Atina’ya geldi ve dört gün kaldı. Türk ve Yunan arşivlerine göre Atina’da Türk idaresi zamanında tekke, küçük kervansaray, çeşme ve sebillerin dışında 9 cami ve tam teşekküllü bir medrese yapılmıştı. Bunlar; Mescidi İsmaili, Fethiye Camii, Yeni Cami, Aşağı Şadırvan veya Voyvoda Camii, Sofya veya Hüsnü Bey Camii, Sütunlu Cami, Akropol eteğindeki cami, Küçük Cami, Kafisiye Kazası Camii ve Ravaklı Medrese. Osmanlıların 400 sene hakim olduğu bu yerlerdeki eserlerden bugün minaresi yıkılmış iki camiyle bir medrese kapısı kalmıştır. Diğerlerinin ise izleri bile kalmamıştır. Yunanlılar 400 yıl kadar rahat ve huzur içinde Osmanlı tebeası olarak yaşadı. 1821 yılında, Osmanlı Devletinin gerilemeye başladığı dönemlerde, Avrupalıların kışkırtmalarıyla Yunan isyanı çıktı. İsyandan sekiz yıl sonra Yunanistan Krallığı kuruldu. 1832-1913 yılına kadar Danimarka asıllı krallar tarafından idare edildi. Yunanistan, bundan sonra 1923 yılına kadar Balkan Savaşları, Birinci Dünya Harbi ve iç karışıklıklarla uğraştı. Müttefiklerin yardımıyla Yunanlılar “Megalo İdea” hülyası ile, “Helen İmparatorluğu”nu yeniden kurmak üzere 15 Mayıs 1919’da İzmir’i Batı Anadolu topraklarını işgal ettiler. Çok geçmeden, Türk Ordusu karşısında tutunamayarak 1922’de hayalleriyle birlikte denize döküldüler. (Bkz.
Eski Yunan terimi, Yunanca "Helias"tan dolayı "Helenler" de denen, Yunanistan Yarımadasında yaşayan kavimler ve onların kurduğu eski devlet ve uygarlıkları anlatmak için kullanılır.

Çiftçi bir halk olan Helenler ya da Eski Yunanlılar, tarihlerinin başlangıcında çok sade bir yaşam sürerler, sırtlarına kendilerinin dokuduğu yünden bir gömlek, ayaklarına sığır derisinden çarık giyerlerdi. Köylüler tek bir odadan ibaret olan kulübelerde oturur, evcil hayvanlarla birarada yatarlardı
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Balkan Savaşları,
Balkan Savaşları Osmanlı Devletinin Balkanlar’daki dört devlete karşı yaptığı savaşlar. İngiltere, Rusya ile Tallin'de gizli bir anlaşma yaparak, Rusya'yı İstanbul ve Boğazlar üzerinde serbest bıraktı. Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki varlığına son vermek isteyen Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Rusya'nın aracılığıyla aralarında anlaşarak, Türkleri Balkanlardan atmak istediler. Trablusgarp Savaşı da onları cesaretlendirdi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
İstiklal Harbi)

Bu yenilgiyle birlikte Yunanistan’da iç karışıklıklar başgösterdi. 1923 yılında yapılan halk oylamasıyla Yunanistan Cumhuriyeti ilan edildi. Fakat 1926’da General
İstiklal Harbi Türk Kurtuluş Savaşı da denilen Milli Mücadele harekatının adı. Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sonunda İttifak Devletlerinin yenilmesiyle, yedi cephede çarpışmasına rağmen Osmanlı Devleti mağlup sayılarak, 30 Ekim 1918’de İngilizlerle Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kaldı. Yirmi beş maddelik, kayıtsız şartsız teslim olma vesikasından sonra, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılarca işgal edilmesi ve Mustafa Kemal Paşanın 19 Mayısta Samsun’a çıkm
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
diktatörlüğünü ilan etti. 1935 yılında monarşik idare yeniden ortaya çıktı ve Helen Kralı, George II, tahta geçti. İkinci Dünya Savaşı patlak verince, Yunanistan 1940 yılında
II. Dünya Savaşı, 1939-45 arasında hemen hemen dünyanın her yanını kapsayan uluslararası savaş. I. Dünya Savaşının çözümsüz bıraktığı anlaşmazlıklarla belirlenen yirmi yıllık gergin bir dönemin ardından patlak veren savaşta Almanya, İtalya, ve Japonya’nın oluşturduğu Mihver devletleriyle Fransa, İngiltere, ABD, SSCB ve daha sınırlı bir konumla Çin’in oluşturduğu Müttefik devletler karşı karşıya geldi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
İtalya’dan bir ültimatom aldıysa da bunu reddetti. Fakat ardından Alman, İtalyan ve Bulgarlar ülkeyi işgal etti. 1944 yılında işgal kuvvetleri ülkeden çekildi. Ülkede tekrar iç karışıklıklar başgösterdi. Ülkeye sızmış
Bir devletin başka bir devlete verdiği ve hiçbir tartışma veya karşı koymaya yer bırakmaksızın, tanıdığı sürede isteklerinin yerine getirilmesini istediği nota.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
komünist güçler, Kralcılar ve İngiliz birlikleri tarafından mağlup edildi. 1947’de yapılan yeni bir halkoylamasıyla George-II, idareyi eline aldı. Daha sonra yerine kardeşi Paul-I geçti.

Komünistler 1947-1949 yılları arasında tekrar karışıklıklar çıkardılarsa da, ABD’nin yardımıyla dağıtıldılar. 1963 yılına kadar ülke, Karamanlis hükümetince yönetildi. Bu tarihteki seçimleri Merkez Partisi kazandı. Ülke içinde yeniden karışıklıklar çıktı 1967 yılında Albay Papadopoulos ihtilalle idareyi eline geçirdiyse de 1973 yılında General Demetrius’un yeni bir ihtilaliyle idareyi kaybetti. 1974 yılında Kıbrıs problemi ortaya çıktı. Türk ordusunun “Barış Harekatı” Yunanistan’da iktidar değişikliğine sebep oldu. Yunan askeri cuntası dağıldı. Yerine Karamanlis hükümeti geldi. (Bkz. Kıbrıs)

Yunanistan, 1974 yılında referandumla yeniden Cumhuriyet oldu. 1981’de

...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Avrupa Ekonomik Topluluğuna katıldı. 1981 ve 1985 seçimlerini PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareket) partisi kazandı. Haziran 1989’da yapılan seçimlerde PASOK ikinci parti durumuna düştü. Seçim sonuçları hiçbir partiye hükümet kurma imkanı vermedi. Geçici hükümet altında Kasım 1989’da yapılan erken seçimlerde de hiçbir parti hükümet kuramayınca, Nisan 1990’da yeniden ikinci kez erken seçime gidildi. Meclisteki sandalye sayısının bir fazlasını kazanan Yeni Demokrasi Partisi hükümet kurdu. Hükümetin kurulmasından sonra yapılan seçim neticesinde Karamanlis ikinci kez cumhurbaşkanı oldu.

Fiziki Yapı

Yunanistan, Balkan Yarımadasının güney ucunda yaklaşık olarak 131.944 km2lik küçük bir ülkedir. Üç kenarı denizle çevrilidir. Doğu veGüneydoğusunda Ege Denizi, güneyinde Akdeniz ve batısında Yunan Denizi bulunur. Küçük bir ülke olmasına rağmen kritik bir mevkidedir. Avrupa ve
Avrasya olarak bilinen eski dünya kıtasının batısındaki büyük yarımada olan Avrupa, Sami dillerde Erep (yahut Irib) Güneşin Battığı taraf anlamına gelir. Fenikelilerden Yunanlılara geçen bu ad, Yunanca'da Europa olmuş ve Ege Denizi'ne göre batıda bulunan ülkelere bu ad verilmiştir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Afrika kıtalarının en çok birbirine yaklaştığı yerlerden birinde bulunur. “Avrupa-Kıbrıs-Ortadoğu”, “Avrupa-Süveyş-Hind Okyanusu” ve “Rusya-Boğazlar-Ege Denizi-Akdeniz” su yollarını kontrol edebilecek coğrafi özelliğe sahiptir.

Yunanistan genel olarak beş bölgeye ayrılır: Makedonya,
Afrika, Avrupa'nın güneyinde, Atlantik Okyanusu'nun doğusunda, Hint Okyanusu'nun batısında ve Antarktika'nın kuzeyinde bulunan kıta. Eski dünya karalarından birisi olan Afrika, 30 218 000 km² yüz ölçümü ile kıtalar arasında Asya ve Amerika'nın ardından üçüncü sırada gelir. Afrika adı, Kartaca'ya ilk defa ayak basan Romalılarca "Afri" veya "Africani" denilen oymakların adından esinlenerek verilmiştir. Afrika adı bu ülkeye Pön savaşları sırasında verilmiştir.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Trakya,
Balkan yarımadasının doğusundaki bölgeye verilen isim. Trakya güney Avrupa'da yer alan güney Bulgaristan, kuzeydoğu Yunanistan ve Türkiye'nin Avrupa yakasını içeren tarihi çok zengin bir bölgedir. Türkiye sınırları içindeki yüzölçümü 133,080 km² olan bu bölgenin üç deniz ile sınırı vardir; Karadeniz, Marmara Denizi ve Ege Denizi.
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Epirus,
bkz. Epir
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Teselya ve
Infobox Peri GR
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
Mora. Yunanistan topraklarının hemen hemen beşte dördü dağlık, çok az bir bölümü de ovalıktır.

Orta Yunanistan’da uzanan sıra dağlar Korintos Boğazında son bulur. Bu dağlar, daha sonra Mora Yarımadasının içlerine kadar devam eder. Mora Yarımadasındaki başlıca dağlar şunlardır: Panahayiko, Erimantos, Zirra, Helmos, Mealo, Tavyetos, Parnonas.

Arnavutluk sınırından ülke içlerine doğru uzanan sıradağlara
Mora Güney Yunanistan'ın büyük bir kısmını içine alan, dut yaprağı biçimindeki denize uzanan kara parçası. Morea, Latince “dut” manasına gelir. Eski Yunan devirlerinde bu kara parçasına Peloponese denirdi. Mora, Ege Denizine uzanan çok dağlık bir yarımadadır.

Mora, ana karaya Korent Kanalı ile birleşir. Eski devirlerde Mora, ortada Arcadia, kuzeyde Achaia, batıda Elis, güneybatıda Messenia, güneydoğuda Loconia ve kuzeydoğuda Argolis olmak üzere altı bölgeye ayrılmıştı.

Türk beylikle
...Detaylı bilgi için linke tıklayınız.
denir. Yaklaşık olarak 200 adet tepe bu bölgede birbirine paralel olarak yer alır. Pindos Dağlarının kuzeyine Grammos Dağları denir. Güneydeki kısımda ise, Nafpaktros ve Lodorikiyu dağları bulunur. Bu dağların ve ülkenin en yüksek noktası 2917 m’ye kadar yükselen dır. Yunanistan ovaları kıyılarda yer alır ve genellikle denize açılır. Bir kısım ovalar ise iç kısımlarda bazı göllerin kurumasıyla ortaya çıkmışlardır. Başlıca ovalar şunlardır: Selanik, Argolidas, Messinas, Lakonias, Kopayidas ve Karlos.

Yunanistan kıyıları oldukça girintili çıkıntılı olup yaklaşık olarak 150-160 km kadar uzunluğundadır. Kıyılar boyunca, Ege Denizinde ve Akdenizde yaklaşık 2000’e yakın ada Yunanistan’a aittir. Bunlardan sadece 169 tanesi yerleşim yeridir. Ege Denizinde İmroz ve Bozcaada Türkiye’ye aittir. Başlıca büyük adalar şunlardır: Girit, Rodos, Milos, Korfu, Sakız, Midilli (Lesbos), Sisam, Eğriboz, Delos ve Mykonos.

İklim

Yunanistan, genel olarak yazları sıcak, kışları ise ılık ve serin geçen, Akdeniz ikliminin tesiri altındadır. Ülke toprakları küçük olmasına rağmen, denizlerin ayırdığı ve oyarak meydana getirdiği girintili çıkıntılı kıyı bölgelerinde adalarda ve iç kesimlerde, bu iklim yer yer değişen ve başkalaşan bir özellik gösterir. Adalarda, kıyılarda ve Halkidiki Yarımadasında yumuşak Akdeniz iklimi hüküm sürer. Dağlık bölgelerde ve iç kesimlerde ise Akdeniz’in dağ iklimi mevcuttur. Kuzeye doğru gidildikçe kış ayları soğuk ve yaz ayları daha sıcak geçer. Yağış miktarı genel olarak düşüktür. Batı sahilleri daha çok yağış alır. Bu bölgelerde esen güneyin nemli rüzgarları bol yağış getirir. Fakat yükselen dağlar, bu rüzgarların doğuya geçmesine mani olur.

Tabii Kaynakları

Yunanistan’ın batı bölgeleri, doğu bölgelerine nazaran daha yeşillik ve ovalıktır. Doğu bölgelerde geniş ovalar ve ormanlar çok daha azdır. Kıyı bölgeler ve adalarda bilhassa yabani zeytin, sakız ve çam gibi ağaç türlerine sık rastlanır.

Kuzey bölgelerde ve genellikle dağlık kesimlerde büyük gövdeli ve çok yapraklı ağaç türleri daha çoktur. Dağlık ve ormanlık olmasına rağmen büyük vahşi hayvanlar pek yoktur. Ancak küçük ve çok çeşitli yabani hayvan türlerine ve sürüngenlere çok rastlanır.

Doğu Yunanistan maden kaynakları bakımından çok zengindir. Daha çok Eviya, Argolido, Halkidiki, Kozani ve Ege adaları maden bakımından bolluk içinde olan bölgelerdir. Madenlerin bir kısmı toprak üstünden ve bir kısmı da toprak altından elde edilir. Darnasso, Grona, Elikona ve Kiteronada bölgelerinde boksit, Halkidiki, Eviya, Domoko ve Kozani çevresinde krom ve beyaztaş, Aliveride,Ptolemagida ve Megalopolide yörelerinde linyit ve Taşoz Adasının kuzeybatısında da petrol yatakları mevcuttur. Diğer önemli madenler şunlardır: Demir, nikel, amyant ve magnezyum filizi.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Yunanistan nüfusu yaklaşık olarak 10.096.000 kadardır. Nüfus yoğunluğu 77’dir. Nüfusun % 98.5’i Yunanlı olup, bunun % 60’ı şehirlerde yaşar. Bugünkü Yunanlıların eski Yunanlılarla alakaları kalmamıştır. Yıllarca çeşitli egemenlikler altında çeşitli milletlerle karışmış ve başka bir topluluk haline gelmişlerdir.

Nüfusun üçte birine yakın bir bölümü başşehir Atina ve çevresinde yaşar. Bu bölgedeki nüfus yoğunluğu 100 kişinin üzerindedir. Bundan başka diğer önemli bölgeler şunlardır: Selanik, Pire, Patras, Kandiye, Tirhala, Serez, Yanya, Kırkira, Levkadas, Ahayas, Attiki, Iraklia ve Kavala’dır. Ülkede en kalabalık azınlık grup Türklerdir. Nüfusun yaklaşık % 2’sini meydana getirirler. Ayrıca bir miktar Bulgar, Rum ve Ermeni de yaşar.

Ülkenin resmi dili Yunancadır. Yunanistan’da yaşayan Türkler, her türlü baskılara rağmen Türkçe konuşurlar ve Yunanca da bilirler. Yunan hükümetleri Türklere çeşitli konularda zorluklar çıkarmaktadır. Halkın % 97’si Ortodokstur. Geri kalanların çoğunluğu Müslümandır. Çok az da olsa Katolik, Protestan ve Yahudi de vardır. Yunanlılar küçük yaşlardan itibaren “Türk düşmanlığı” ile yetişirler. Alfabelerinde küçücük çocuklara bu düşmanlığı öğretirler. Gayeleri eski Bizansa kavuşmaktır. Kendilerini halen Helen Medeniyetinin devamı sayarlar.

Yunanistan 1830’da Osmanlı Devletinden Hıristiyan batı ülkelerince koparılıp bağımsız olduğunda Mora Yarımadasında yaşayan 700.000 kişi kendisinin hangi ırk ve millet olduğunu bilmiyordu. Çoğunluğu çobanlık yapan muhtelif millet ve ırkların karışımından olan, Rumca konuşan bu topluluğu Avrupalı ülkeler Osmanlı Devleti aleyhine kullanarak, sizler eski Yunanlıların nesillerisiniz dediler. Nitekim A.J. Toynbee, 13 ciltlik İngilizce A. Study of History isimli eserinde eski Yunan fikrinin Akdeniz’i ele geçirmek isteyen sömürgeci emperyalist Avrupalı devletlerin, devlet adamlarının ortaya attığı bir yalan oduğunu açıkça ifade eder.

Charles Seignobos’un Medeniyet Tarihi isimli eserinin 441’inci sayfasında; “Ortaçağda tamamen yok olan Grek milleti siyasi maksatlarla Osmanlılara karşı yeniden ortaya çıkartıldı.” der.

Bulgar, İskit, Hunlar, Avarlar, Kumanlar, Peçenekler, Hazerler, Sırplar, Slavlar, Arnavut, Türkmen, Tatar ve İlliryalılar karışımı olan bu topluluğa Batılı tarihçi ve siyasetçiler tarafından eski Yunan şuuru verilerek Osmanlı Devletinin Akdeniz hakimiyetine son verilmesi ve Mora Yarımadasının elinden alınarak, yıkılışı hızlandırılmıştır. Böylece Batı emperyalizmi hem İslam ülkeleri, hem de diğer dünya devletlerinde kendine daha rahat ve kolay yerleşme yolu bulmuştur.

Çok eski lügatlarda Larousse dahil; Grek kelimesi “hilekar, dolandırıcı” manasına gelir. On dokuzuncu asırda Avrupa ülkelerinde Grek şenlikleri yapılırken, Alman tarihçi Profesör Fall Merayere, Mora Yarımadası’nın Ortaçağlardaki Tarihi isimli eserinde; “Avrupa’da Hellen ırkı tamamen yok olmuştur. Bu günkü Hıristiyan Yunanlıların damarlarında bir damla Hellen kanı yoktur.” demiştir. Konstantin Porfirogeret ise 8. asırda İtalya’dan gelen veba ile Hellenlerin son kalıntılarının da kaybolduğunu ifade eder.

1830’dan bu yana Türkiye aleyhine propaganda üç misli artmıştır. Yunanistan ilkokullarında Yunan çocuklarına; “Bir tek Türk kalmayıncaya kadar Türklerle savaşacağına...” dair yemin metnini ezbere okutmaktadır.

Siyasi Hayat

Yunanistan, başkanlık sistemine dayalı bir parlamenter cumhuriyettir. Devlet başkanı ve hükümet başkanı birbirinden ayrıdır. Kanun yapma yetkisi dört yılda bir seçilen meclise aittir. Yargı gücü bağımsız mahkemelere aittir. Yunanistan idari olarak 10 bölgeye ve 51 ile ayrılır.

Ekonomi

Yunanistan ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanır. Topraklarının % 29’una yakın bir bölümü tarıma elverişlidir. Çoğu bölgeler dağlık olduğundan tarım için müsait geniş ve verimli ovalar ve sulama ihtiyacı için gerekli akarsu miktarı azdır. Buna rağmen nüfusun % 30’una yakını tarım ve hayvancılıkla uğraşır. En önemli tarım ürünleri; tahıl, tütün, pamuk, pirinç, zeytin, üzüm, meyve ve sebzedir. Son yıllarda meyveciliğe ve sebzeciliğe çok önem verilmiştir. Özellikle kuru üzüm, limon ve portakal yetiştirilir. Hayvancılık gerektiği kadar gelişmemiştir. Kendisinin et ihtiyacını karşılayamamaktadır. Bu sebeple et dış pazarlardan satın alınmaktadır. Hayvancılığın geri olmasının başlıca sebebi yetersiz sayıdaki geniş otlak arazidir. Daha çok koyun, inek ve kümes hayvanları beslenir.

Yunanistan balıkçılık bakımından çok gelişmiş bir ülkedir. Çok çeşitli türde balık avlanır ve yetiştirilir. İçinde soğutucuları bulunan özel balıkçı tekneleri yapılmıştır. Açık denizlerde avlanan balıkçı filosu, ülkeye dondurulmuş balık temin etmektedir.

Yunanistan yeraltı madenleri bakımından çok zengin bir ülkedir. Başlıca madenleri; boksit, krom, beyaztaş, mermer, demir, nikel, amyant, magnezyum, bakır, kurşun, linyit, zımpara, sülfür, alüminyum ve petroldür. Yunanistan madencilik bakımından zengin olmasına rağmen bu alanın ekonomiye katkısı çok düşüktür. Ülkenin % 30’una yakın bir bölümü imalat sanayii ve endüstri alanında çalışır. En önemli endüstri kolları tekstil, kimyevi maddeler, gıda, çimento ve metal endüstrisidir.

Yunanistan daha çok Federal Almanya, İtalya, Fransa, Benelüks devletleri, Japonya, Libya, ABD, İngiltere ve BDT ile ticari münasebetlerde bulunur. Avrupa ekonomik topluluğunun bir üyesidir. İhracatının % 50’sine yakın bir bölümünü sanayi ürünleri özellikle kimyevi maddeler teşkil eder. Diğer ihraç ürünleri şunlardır: İşlenmemiş veya yarı yarıya işlenmiş maden cevherleri, tütün, zeytinyağı, kuş üzümü, pamuk, narenciye ürünleri, tekstil ürünleri, kuru üzüm ve balık. Ülkenin ambalaj sanayii oldukca gelişmiş durumdadır. Çeşitli Türk mallarını, özellikle incir, üzüm gibi maddeleri ambalajlayarak kendi malı olarak Avrupa ülkelerine satmaktadır.

Turizm, ülkenin çok önemli bir gelir kaynağıdır. Marathon, Mycenae, Olympia, Sparta, Thermopylae ve Tiryus gibi eski Yunan şehir devletleri turistlerin bir hayli ilgisini çekmektedir.

Ülkenin ana asfalt yolları ve demiryolları genellikle tabii tarihi yolları takip eder. Esas demiryolu sistemi İkinci Dünya Harbinden sonra inşa edilmiştir. Karayolları çok gelişmiş durumdadır. Biri yatay, diğeri dikey olarak ülkeyi kesen iki eski ana yol Atina’da kesişir. Deniz ulaştırması ve gemicilik oldukça gelişmiştir. Pire, Akdeniz’in en önemli limanlarından biridir. Atina’da milletlerarası bir havaalanı vardır. Bazı uçak şirketleri özel kuruluştur.

ermenistan

Ermenistan (Ermenice: Հայաստան, Hayastan, Hayq), Asya’nın batısında yer alan bir devlet. Kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Azerbaycan, batısında Türkiye, güneyinde Nahçıvan ve İran yer alır. Güney Kafkas Dağları ile Karadeniz ve Hazar Denizi arasında kalan bölgede denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Başkenti Erivan'dır.

Tarihi

Ermeni uygarlığının temeli M.Ö. 6. asırda, eski Urartu krallığının kalıntıları üzerine atılmıştır. Urartuların topraklarına yerleşen Ermeniler bir süre sonra Med İmparatorluğunun hâkimiyeti altına girdi. M.Ö 331’de Büyük İskender’in eline geçen bölge, M.Ö 301’de Selevkos İmparatorluğunun bir parçası hâline geldi. Bir ara ikiye ayrılan Ermeniler İmparator İkinci Dikran zamanında tekrar birleşti ve güçlerinin en yüksek noktasına ulaştılar. Güneye doğru genişleyen Ermeni devleti, bir süre bölgenin en güçlü devleti hâline geldi. M.Ö. 66’dan M.S. 3. asra kadar Ermeniler, Roma ile Partlar ve Persler arasındaki rekabetin ortasında kaldılar. 300’lü yıllarda Ermenilerin Hıristiyanlığı kabulü ile devlet toprakları ikiye ayrıldı. Bir bölümü Bizansın, bir bölümünde Perslerin hâkimiyetine girdi.

Ermeniler 653’te Müslüman Arapların hakimiyeti altına girmelerine rağmen özerkliklerini korudular. On birinci asırda Ermeni toprakları tekrar Bizans tarafından ilhak edildi. Bunu Selçuklu akınları takip etti. On birinci asrın sonlarına doğru bütün Ermeni toprakları Türk hâkimiyeti altına girdi. On üçüncü asırda bölge Moğol istilâsına mâruz kaldı. Selçukluların Anadolu fethinden sonra, Ermenilerin bir kısmı Kilikya’ya göç ettiler ve Haçlı seferleri sırasında batı devletleri ile ittifak yaptılar.

On altıncı asırdan îtibâren Ermeniler, Osmanlı Devleti ile İran savaşları arasında kaldılar. Bu durum 17. asrın sonlarına kadar devam etti. Bu dönemde Ermeniler
Avrupa ile Doğu arasındaki ticârette önemli rol oynadılar.

Rusya’nın 19. asırda Kafkaslara doğru genişleme politikası, Ermeni kültürünün canlanmasına ve batılı devletlerin Osmanlı idâresi altındaki Ermenilerle ilgilenmelerine sebep oldu. Osmanlı-Rus Savaşı (1877-78) ve Ayastefanos antlaşmasından sonra konu “Ermeni Meselesi” hâlini aldı. Doğu vilayetlerinde Ermeniler arasında 1880’den sonra Rusya’nın desteği ile milliyetçilik hareketi büyüdü. Teşkilâtlanma, hayır cemiyetleri adı altında başladı. Buradan çeteciliğe geçtiler. Hınçak Tedhiş Komitesi ve Taşnak Tedhiş Komitesi gibi çeteler, Osmanlı Devleti bünyesinde müstakil bir Ermeni devleti kurmak istiyorlardı. Bunun için de yer yer Osmanlı ülkesinde isyanlar çıkardılar. Birinci Dünyâ Harbi sırasında, Ruslara yardım etmek için gönüllü taburlar kuran Ermeniler, Müslüman halka karşı katliam yaptılar.

Birinci Dünyâ Harbinin ardından Ermeniler, Âzeriler ve Gürcüler Transkafkasya Federal Cumhûriyetini kurdular. Fakat bu birlik kısa süre sonra dağıldı. Bu arada kısa ömürlü bir Ermeni Cumhuriyeti kuruldu. Rus ordusu 1920’de Ermenistan’ı işgal etti. Bu arada 19 Nisan 1920’de İtalya’nın San Remo şehrinde toplanan milletlerarası bir konferansta Anadolu Türkleri ile Orta Asya Türklerinin ittifakını (birleşmesini) kesmek üzere bu ikisi arasına Ermenilerden bir set çekmenin önemi üzerinde duruldu (Bkz. San Remo Konferansı. Ermenistan 1922’de Âzerbaycan ve Gürcistan ile birleşince Transkafkasya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş oldu. 1936’da kabul edilen yeni Anayasa ile Ermenistan, Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 cumhuriyet arasına girdi.

Sovyetler Birliğinde başlayan reformlar Ermenistan’da da köklü değişikliklere sebep oldu. İlk çok partili seçimler 1990’da yapıldı. Ülke yeni bir siyasi ve ekonomik döneme girdi. 1991 Eylülünde yapılan halk oylamasından sonra, Ermenistan bağımsızlığını îlân etti. Aynı sene, Bağımsız Devletler Topluluğuna katıldı. Ermenilerin de yaşadığı Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan’a bağlanması için başlatılan gösteriler Azerbaycan ile ilişkilerin bozulmasına sebep oldu. Gösteriler bir süre sonra iki devlet arasında savaşın çıkmasına yol açtı. Ermenistan ile Âzerbaycan arasındaki savaş, uluslararası kuruluşların bütün gayretlerine rağmen devam etmektedir (1993).

Fiziki Yapı

Ermenistan toprakları genelde dağlıktır. Denizden ortalama yüksekliği 1800 m civarındadır. Ülke topraklarının kuzeybatısı yüksek sıradağlar, derin nehir vadileri ve sönmüş yanardağların bulunduğu lav platolarından meydana gelir. Ülkenin en yüksek noktası olan Aragast Dağı (4090 m) bu bölgededir. Güneybatıda Ararat Ovası, doğuda dağlarla çevrili Sevan Vâdisi yer alır. Aras Irmağı ve kolları bölgenin başlıca akarsuyudur. Sevan Vâdisinde bulunan Sevan Gölü birçok akarsu ile beslenir.

İklim

Ermenistan’da yüksekliğe göre büyük değişikliğe uğrayan kuru bir kara iklimi hakimdir. Yazları genelde sıcaktır. Dağ eteklerinde yüksek olan yıllık ortalaması, ovalarda 2000 mm’ye düşer.

Tabii Kaynakları

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Dağ etekleri ardıç ve yazın otlak olarak kullanılan çayırlarla kaplıdır. Ormanlar ülke topraklarının % 10’unu teşkil eder. Yarı çöl alanlarında, yabangülü, sarısabır, ardıç, hanımeli gibi sıcağa ve susuzluğa dayalı bitkiler vardır. Ülke topraklarının büyük kısmında yabandomuzu, çakal, yabankeçisi, ayı ve değişik yılan türleri vardır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Ermenistan’ın nüfûsu 3,5 milyon civârındadır. Bu nüfûsun % 90’ını Ermeniler, % 5’ini Âzeriler, % 2’sini Ruslar, % 3’ünü de diğer milletler meydana getirir. Nüfûsun üçte ikisi şehirlerde oturur. Ararat Ovası ile Irmak Vâdileri nüfûsun en fazla olduğu bölgelerdir. Başlıca şehirleri başşehir Erivan ve Kumayri, Kirovakon’dır.

Eğitim 7-17 yaş arasında mecbûrî olup, parasızdır. Orta öğretim genel veya meslekî eğitim veren okullardan meydana gelir. Erivan Devlet Üniversitesinin yanısıra çeşitli enstitüler ve konservatuarlar vardır.

Ekonomi

Ülke ekonomisi tarım ve sanâyiye dayalıdır. Nüfûsun yarısına yakın kısmı tarımla uğraşır. İçki yapımında kullanılan üzüm başlıca tarım ürünüdür. Ayrıca meyve, sebze, tütün, pamuk, şekerpancarı ve patates yetiştirilir. Hayvancılık fazla gelişmemiş olup, çiftlik hayvanı besiciliği yapılır.

Güçlü bir sanâyi ülkesi hâline gelen Ermenistan’da, başlıca sanâyi kuruluşları kimyevî madde, demirin dışındaki metaller, makina, hazır âletler, dokuma, içki, giyecek fabrikalarıdır. Mâdencilik ekonomik açıdan önemlidir.

Dağlık arâzide ulaşımı zorlaştırmasına rağmen demir ve karayolu ağı oldukça zengindir. Başkent Erivan’dan dünyânın her yanına düzenli uçak seferleri düzenlenir.
Yayın yok.
Yayın yok.